26 Mayıs 2009 Salı

. . . . . . .





Aşk hep ulaşılmaz olmalı,
Kıskançlıklarımız da öfkemizde...
Duygular içimizde coşmalı, tebessüm bizim yüzümüzde,
Nesneler elimizde durmalı hissettiklerimizse kendimizde...
Ama sevgi bunun neresinde?...
Karamsar durmamalı hayata bir de böylesini dene...
Yaşamımız bize en sık hüzünleri hatırlatıyorsa bil ki öncesinde seni bu hüzüne taşıyan güzel bir şeyler yaşanıp, bitmiştir... Yaralanmayı bırak ve güzellikleri düşün...
Dostlarını gülen yüzlerle görmek istersen sana bakarken, sevinçlerini de taşı onlara...
Ailemiz bize hep yakın olsun isteriz ama hayatta ne kadar yakın dururuz onlara?...
Acaba yanı başında durmak mıdır gerçekten içinde olmak mı, sadece istediğinde dokun onlara..
Yüzleri görmediğinde silinir aklından ama sıcaklığı hep kalır ellerinde ve yüreğinde…
"Her şey geçici" dersin ama aslında kalıcıdır farketmezsin...
Kalıcı olmasa hatırlamazsın bir kere...
Hiçbir şey günlük olamaz ki çünkü bugün bile yarındır ve dündür..
Arkadaşlıklar da öyle acil durumlar da...
Aşk yaşamnın her zerresinde olmalı ama önce kendinde, kıskançlığında içinde...
Duyguları bazen açığa vurmak zordur...
Karşımızdaki anlamaz diye mi endişeleniriz yoksa yanlış anlaşılmak mı korkutur kimbilir…
Ama en önemlisi hissedebilmektir biliyor musun?
Farklı şeyler hissedince anlar insan yaşamanın tadını ve tattırmanın hazzını...
Kendi içinde yaşayıp yaşamadığın önemli değildir sevgiyi yaşattırıp yaşattıramadığına bakar herkes....
Ben sana içimde ki sevgiden bir kırıntı yolluyorum, senin kırıntılarına karışsın diye...

////Yalnız ve Karanlık////




Yavaş yavaş dökülen
Sonbahar yaprağı misali
Süzülerek dökülüyor hayallerim
Gözlerimde umutsuz gözyaşlarım
Ve adımlarımda yalnızım ben

Herkes gölgemde yok olmuş,
Merhabalar birikmiş
Açılmaya yeminli dudaklarımda
Ve yüzler yabancı artık
Gerçekler yavaş yavaş vurmakta
Hançer gibi yüreğime
Ve sohbetlerimde yalnızım ben
Sessizlik yoldaşım şu karanlık sokaklarda

Herkes artık hiç kimse
Bir ben kayboluyorum karanlıkta
Bir ben mahkûmum karanlığa hapsolmaya
Ve anılarımda yalnızım ben

Gökyüzünden kayan yıldızlar gibi
Bir bir kayıp gidiyor yakınımdakiler
Ve gürültülü uyanıp rüyadan
Bir bir kâbuslara uyuyorum ben
Ve rüyalarımda yalnızım ben…


Alıntıdır. . .

23 Mayıs 2009 Cumartesi

-Özlem-




Daldım yine,
Bedenimle ruhum farklı alemde...
Ne aklım, ne de fikrim
Bende değil yine..
Bana dair ne varsa,
Hepsi sende Gülpare'm;
Kalbim,
Aşkım,
Vücudum ve
Bütün benliğine dolan hasretim...

Senden uzakta seni yaşamak,
Ne zormuş meğer.
Hayalimde seni aramak,
Seni düşünmek,
Yaşamaya çalışmak...
Ne dayanılmazmış meğer.

Çıkagelsen şimdi ansızın;
Şu kapıdan.
Koşsan kollarıma
Seni özledim diye haykırarak.
Çok mu şey istemiş olurdum,
Bir gülüşünü isteyerek..
Hiç olmazsa bir kerecik
Öpsem seni;
Nefes alayım diyerek..



Alıntıdır. . .

20 Mayıs 2009 Çarşamba

Yaşamak




Yaşamak,
Yorgun yağmur akşamlarının ertesinde,
Gözlerini açmaktır sabaha ve bahara
Gül yaprağından sarkan çiğ damlasının
Toprağı coşturmasını seyretmektir

Yaşamak,
Bazen dikkatlice bakarak görebilmek,
Bazen de kapalı gözlerle görmektir dünyayı
Kayan bir yıldızın burukluğunu hissetmek,
Doğan bir bebeğin çığlığının sevincini
Tüm insanlarla paylaşmaktır

Yaşamak,
Belli belirsiz köhne mahallelerin
Çamur çorak içindeki sokaklarında
Yalın ayak koşuşan çocukların tebessümüdür
Birbirine yaslanmış ahşap evlerde,
Bakkal manav hesaplarını yapmak,
Ay sonu denklemini kurmaktır

Yaşamak,
Umulmadık bir yerde, umulmadık bir zamanda,
Doğru insanla karşılaşmaktır
Belki bir durakta, belki bir otobüste,
Belki de bir köşebaşında göz göze gelmek
Ve duymamaktır dünyayı
Pırıl pırıl gözlerinin içinde yolunu kaybetmektir
Çekingen ellerine dokunup,
Titreyen dudaklarını öperek
Seni seviyorum diyebilmektir, yaşamak

Yaşamak,
Bir hayal kırıklığıdır
Gülmek, ağlamak, üzülmek, sevinmektir
Yaşamak, düşünmektir
Yaşamak, insandır



Alıntıdır...

7 Mayıs 2009 Perşembe

Yaşayınca Anladım




Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını,kendimi bulduğumda anladım.
Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış,
Kendi yolumu çizdiğimde anladım..
Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak,dinleyerek değil..
Bildiklerini bana neden anlatmadığını, anladım..
Yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış,
Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım..
Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden,
Neden hiç ağlamadığını anladım..
Ağlayanı güldürebilmek,ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş,
Gözyaşımı kahkahaya çevirdiğinde anladım..
Bir insanı herhangi biri kırabilir,ama bir tek en çok sevdiği, acıtabilirmiş,
Çok acıttığında anladım..
Fakat,hak edermiş sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını,
Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terk ettiğinde anladım..
Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet,
Yüreğini elime koyduğunda anladım..
''Sana ihtiyacım var, gel ! '' diyebilmekmiş güçlü olmak,
Sana ''git'' dediğimde anladım..
Biri sana ''git'' dediğinde, ''kalmak istiyorum'' diyebilmekmiş sevmek,
Git dediklerinde gittiğimde anladım..
Sana sevgim şımarık bir çocukmuş,her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan,
Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım..
Özür dilemek değil, ''affet beni'' diye haykırmak istemekmiş pişman
olmak, Gerçekten pişman olduğumda anladım..
Ve gurur, kaybedenlerin,acizlerin maskesiymiş,
Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış,
Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım..
Ölürcesine isteyen,beklemez,sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi,
Beni af etmeni ölürcesine istediğimde anladım..
Sevgi emekmiş,
Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş...

Can YüceL

--Kırgınım--




Kırgınım…
Kime olduğunu, neye olduğunu bilmeden kırgınım…
Belki hayata, belki kendime kırgınım sadece…

Kırgınım…
Yüreğim bir yanardağ gibi kaynayarak yanarken,
Nasıl oluyor da bir buz dağı oluveriyorum bir anda…

Kırgınım…
İçim sevgi ile kavrulurken neden böyle yıkıcı,
Parçalayıcı oluyorum…
En çok sevdiğim varlıkları biranda kırıp,
Un ufak ediyorum…

Kırgınım…
Öfkeme, tat almayan yüreğime,
Sevmenin, sevilmenin değerini bilmeyen
Kalbime…

Kırgınım…
Yeşilin huzurunu, mavinin derinliğini,
Görmeyen gözlerime...
Kuşların nidasını işitmeyen kulaklarıma
Kırgınım…

Kırgınım…
Mantığımla kalbimin arasında gidip gelen
Benliğime…

Kırgınım…
Sonuçlandıramadığım sevgilerime,
Sarılmaya korktuğum sevgililerime…

Kırgınım çok kırgınım,
Beceriksizliğime, korkaklığıma,
Kırgınım…
Beklide bir hayalden ibaret oluşuma…

5 Mayıs 2009 Salı

Gölgelerin Dansı




Yıldızlı gecelerde mum ışığında dans eden bir çift gölgenin,etraflıca aşkla başlayan,bitmemecesine,sonsuzluk hayalleri vardı beyinlerinin bir köşesinde.Bir tutam sevgi,zarif bir dokunuş,kimyası bozuk delicesine şairane yaklaşımlar.Zamanla aşk acısıyla garipsenecek bir yalnızlığa dönüşeceğini kim bilebilirdi ki?Gölgelerin dansının sonunun mezarlara gömülü umutlardan ibaret olabileceğini...

Hırslar,kıskançlıklar,rekabet ve kesilmiş bileklerden sızan kan misali durmak bilmeyen yalnızlık..

Yağan karla birlikte,kaldırımlardaki ışığın altında şemsiyesiz yürüyüşler,yerini yavan ve zaptedilmesi mümkün olmayan hiçliğe bırakır.Kaybolan tek vücut,reçete ihtiyacı olan anlamsız ve geçmişi özleyen boş bakışlarda saklıdır artık.Çekirdek aile beklentileri yok olup gider umutsuz hayallerde.

Yıpranmış kırmızı çarşaflar,sıradan,beyaz yenileriyle yer değiştirir.Şeytanın ruhunu sarmaladığı kovulası terkedilmişlikte geçer bi-çare geceler.Uykusuzluk,başağrıları ve şişmiş gözlerle karşılar sabahları.Zaman yaraları tamir eder diye kandırır kişi kendini.Yalanlarla oyalar yüreğini.Sonunda karton bir kutunun içine koyup,yastığının altına saklar sevgisini...

Düşlerde kalır geceler boyu süren gölgelerin dansı...
Yıldızlarsa tek şahidi.

Masallar Anlat Bana..




Hadi bana masallar anlat.Karanlık masallar.Kötü bitsin hepsinin sonu.Prensesler kurtulamasın mesela.Ejderhalar yesin kahramanları.Peri padişahları sözlerini tutmasın.Ağlasın bütün sevimli hayvanlar.Dilleri tutulsun,konuşuyorlarsa da konuşamasınlar...

Hadi bana masallar anlat.Karanlık masallar.Kellere yüz verilmesin mesela.Rapunzelin saçlarını kökünden kessinler.Ayakkabı daha ilk denenen kızın ayağına uysun,evde kalsın Sindirella.Bal kabağı kırılsın,fareleri kedi yesin.Çizmeli kediyi dövsün kasabın kedisi.Çizmelerini bırakıp kaçsın.Ağlasın...

Hadi bana masallar anlat.Karanlık masallar.Fareli köyün fareleri sağır olsun mesela,kavalcı bir rock grubunda yan flüt çalsın,grup tutmasın,dağılsın.Kraliçe pamuk prensesi uyutmaktan vazgeçip zehirlesin.Onu öpen prenste ölsün.Kötü dev yedi cüceleri ezsin mesela yanlışlıkla.Bilerekte olur,farketmez.O çocuk fasulye sırığından düşsün.Hansel ile Gratel'i ormanda kurt yesin.Sonra o kurt kırmızı başlıklı kızı da tatlı niyetine yesin.Hatta hızını alamasın kırmızının ninesini de yesin,avcıyı da yesin,3 küçük domuzu da yesin.Yarasın kurtcağıza,tosun gibi olsun...

Masallar anlat bana.Karanlık masallar.Kan götürsün her yanı.Yalan olsun tüm sevgiler.Gelmesin hiç beklenenler.Üzülsün hep tüm sevenler.Yalan çıksın verilen sözler.Kendinden başkasını kimseyi düşünmesin kahramanlar.Ve mutluluk değil hüzün olsun,ölüm olsun sonlarında..

Masallar anlat bana.Karanlık masallar.Ki gerçeklere alışayım.Mutlu sonlar varmış.İyiler hep kazanırmış.Boşver hepsini.Sen masallar anlat bana.Karanlık masallar.Ki göreyim gerçekleri.Bileyim hayat neymiş.Rüyalara dalmayayım,canım yanacaksa da gözüm göre göre yansın.Nasıl sinmişse hayata acı,sinsin masallara da.Alışsın düşlerim bu sonlara.Böyle ürkek,böyle masum,böyle renkli hayallerle çıkmayayım hayatın karşısına.Nasıl çöktüyse hayata karanlık.Öyle çöksün masallara da.Bana benzemesin masum çocuklar..

Annem...




Ellerime baktım…
Hala yumuşak ve kar beyazı… Ne değişmişti… Annem ellerime dokunup derdi;
—ellerine dokununca yüreğini görüyorum yumuşacık bir kalp her sabah kendini yenileyen beyaz yağmurlarda yıkanan bir masumluk…
Söylesene annem ne değişti… Sen diyordun yüreği güzel olanlar mutlu yaşarlar diye… Ne değişti hayatımda.

Mutlu değilim be annem! …
Her gece yıldızları yorgan gibi üstüme örtüp gecenin soğuk sularında boğuluyorum…
Haberin var mı senin?
Alfabemi değiştirdim ben bütün tapularımı yıkarak. Artık sesli harflerim yok benim. Anlamsız nedensiz, öksüz, kendi kendine küsmüş harflerim var. Birde hastalıklı noktalama işaretlerim…

Duydun mu annem beni?
Notasız, umutsuz müzikler dinliyorum. Ruhum rahatsız olmuş dünyanın satılık müziklerinden; … Yasakladı notalı, umutlu, anlamlı müzikleri…
Birde ağıtları dinler oldum…

Annem yüreğim yanıyor!
Mevsimlerimi yakıyorum her gece ruhumun ağlayışına. Ne kış var hayatımda nede yaz… Öyle soğuk, öyle boğuk… Gülüşlerimi anlamlı cümlelerimle yolcu ettim. Sevinçlerim arkalarından ağıt yaktılar…

Ağlama ne olur annem yakma canımı
Gözyaşlarımı yalnızlığıma bağışladım, … Ağlayamam da seninle.

Annem bir avuç sevgiye ihtiyacım var.
Yarım kalmış öykülerden geldim. Kapısı kapalı masallarda yaşadım
Bu gece ellerini saçlarımda gezdirir misin? Bu gece, bu gece kollarında uyuyabilir miyim?
Annem sensiz hayati hic düsünemiyorum

Annem bu gece yüreğine sığına bilir miyim?
Çok yara aldım Annem…


alıntıdır...