19 Nisan 2009 Pazar

--İnsanın Yedi Çağı--




Bütün dünya bir sahnedir...
Ve bütün erkekler ve kadınlar
sadece birer oyuncu...
Girerler ve çıkarlar.
Bir kişi bir çok rolü birden oynar,
Bu oyun insanın yedi çağıdır...
İlk rol bebeklik çağıdır,
Dadısının kollarında agucuk yaparken...
sonra mızıkçı bir okul çocuğu...
Çantası elinde, yüzünde sabahın parlaklığı
Ayağını sürerek okula gider...
Daha sonra aşık delikanlı gelir,
İç çekişleri ve sevgilinin kaşlarına yazılmış şirleriyle...
Sonra asker olur, garip yeminler eder.
Leopara benzeyen sakalıyla onurlu ve kıskanç,
Savaşta atak ve korkusuz,
Topun ağzında bile şöhretin hayallerini kurar...
Sonra hakimliğe başlar,
Şişman göbeği lezzetli etlerle dolu,
Gözleri ciddi, sakalı ciddi kesmli...
Bilge atasözleri ve modern örneklerle konuşur
Ve böylece rolünü oynar...
Altıncı çağında ise palyaço giysileriyle,
Gözünde gözlüğü, yanında çantası,
Gençliğinden kalma pantalonu zayıflamış vücuduna bol gelir.
Ve kalın erkek sesi, çocukluğundaki gibi incelir.
Son çağda bu olaylı tarih sona erer.
İkinci çocukla her şey biter.
Dişsiz, gözsüz, tatsız, hiç bir şeysiz..

Bu yazı William Shakespeare'ın 'Nasıl Hoşunuza Giderse' adlı oyununun 3. Bölüm 7. Trajedyasıdır

William Shakespeare

18 Nisan 2009 Cumartesi

--Hayat Vermiyor Elini--




Yerde kıvranan kalbimin üstünde dansediyor acılar
koparıp göğsümden yerlere fırlattığım kalbimin
kimse dönüp bakmıyor
görmüyor ateşler içinde kıvrandığını kalbimin
eğilip almıyor ateşler içinde
yanıyor kalbim!
kalbim ahhh!!!

Yaprakları acılı rüzgarlada ürperen
yorgun bir dağ lalesiyim bir yol başında
yaralı ceylanların gözlerinde inliyor bedenim
ruhum bir cellâtınki kadar soğuk ve tedirgin
kirli bir hayatın karanlık odalarında
mil çekiliyor gözlerime
kör oluyorum!
dost bildiklerim hançerini saplıyor göğsüme
yaralanıyor canevim
kan damlıyor her yerimden
yüreğimden
ellerimden
gözlerimden
dudaklarımdan...
ahhh!!!

Zifir karası gecelerin acısı zaptediyor ruhumu
kalbimin en ince sızısından vuruyor hayat
ne güneş ısıtıyor üşüyen anılarımı artık
ne de insanlardan kaçıp sığındığım tenhalar
çıkmaz sokaklarda yitirdim yolumu, şaşkınım
şimdi yüreğim çırpınan yaralı bir kuş gibi çaresiz
kış kadar soğuk bedenim şimdi
param parça her yerim
bir ihanet sisinde yitirdim herşeyimi
yıldızlar göz kırpmıyor , ay küs
sisli geçen her gecenin ardından yağmuru bekliyorum

Ah!!! Diyorum,
keşke bende duygusuz yaşamayı becerebilseydim
yalanlar sıralayabilseydim, yalanların ardından
aç çocukların gözlerine bakıp utanmasaydım
yanmasaydım bu kadar dünyanın acısına
gözlerime perde çekip, unutabilseydim her olup biteni
ihanetlere incitmeseydim yüreğimi bu kadar

Ey ömrüm ödedim borcunu acıların, azad eyle beni
anladımki söz geçmiyor yüreğe tufandan sonra
bağışlamıyor hayat yüreğiyle oynayanı
el yordamıyla yürüyorum şimdi yürüdüğüm yerde
yalanlardan örülmüş bir duvarın kenarından tutunarak,
onurlulara mahsus acılı taşlara yürüyorum...
bir sümüklüböceğin kabuğunu sürüklediği çaresizlikle
sürüklüyorum bölük pörçük hayatımı ardımdan.

Ey kalbe saplanan hançer
ey ciğere işlenen kurşun
bu yürek artık ağlamamalı,
yanmamalı acılara bu kadar
ağır geliyor onurlu bir ömrün çekilen yükü
bir yanım deniz, bir yanım uçurum, bir yanım ateş
yalnız bir yolcuyum meçhule giden dümensiz bir gemide
gözlerimde kaç bin yıllık ah!
yüzme bilmediğini bile bile denize atıyorum kalbimi
alıp götürsün diye upuzun yanlızlıklara dalgalar

Yorgun bir dağ lalesinin hazin hikayesi hayatım
yaşama sevincimi yıllar önce
çiçekleri çiğnenen bir bahçede yitirdim
ağrılar içindeyim şimdi ah! mavi kuş
yorgunum, bitkinim, dargınım!
elini vermiyor hayat!
bir uçurum kenarında
ha düştüm düşeceğim

her gece bir yıldız kayıyor gözlerimden
yüreğimden bir dilek sönüyor her gece
bu yüzden hep yetimdir bir yanım
bir yanım aşka ve acıya ayarlı

enkaz oldum, toz oldum, duman oldum
'''"ben bu kahrı çeke çeke yoruldum"'''
kara bir dumanla boğuluyorum şimdi
şimdi kara gecelerin kör kelebeği gözlerim
karanlıklar içindeyim dipsiz bir kuyuda
dolunay
bulutların arkasından
bakar
bakar
darılır...

ben
dolunaya
bakar
bakar
UTANIRIM..

14 Nisan 2009 Salı

Küçük Kız



Her gün ki gibi kalkıyorum yatağımdan
Kırık,dökük aynamın karşısına geçiyorum
Ama aynadaki ben , ben değilim
Arkaya dönüp baktığımda yıkılan hayallerimle bitip giden küçük bir kız var.
Terk ediyor işte.
Hiç arkasına bakmadan.
Ruhuma bir şeyler dokunuyor.
Can çekişiyorum.
Sanki ölüyorum.
Nefesim kesiliyor.
O giden küçük kıza gel diyorum.
Sesim çıkmıyor
Bir karabasan çökmüş hayallerime…
Küçük kız geri gelmiyor.
Seslendim duymadı …
Ağladım görmedi…
Gitti…
Ardına bir kez bile bakmadan …

--Dipsiz Kuyu--




Etrafımda onca ses var..ne dıyo bunlar.anlayamıorum.
Hayattan soyutlaşmısım ve hıc kımse benı gerı getıremıyor.
Buna sebep olan ne??bı hıc mı sadece.
İçimde fırtınalar kopuyor, dınmek bılmeyen hem de..
Sessız çıglıklarımı duyamıyor musunuz?haykırışlarımı...
Hayattan zevk alamıyorum zaten uzun zamandır.
Nefes de alamıyorum artık.d
Dipsiz bı kuyudayım ve gıttıkce hızlanarak dusuyorum.
Herkes kuyunun basında ama kimse elını uzatamıyor bana, hızıma yetışemıyor kimse.
Etrafımda kı her insan, her olay duşüşümü daha da hızlandırıyor.
Etrafıma bakıyorum her taraf karanlık.her yer sımsıyah.
Aydınlık çok uzaklarda artık.
Kurtulmak için çırpınıorum ama nafile.
Her çırpınışımda daha da dıbe batıyorum.
Son çırpınışlarım artık bunlar ama kimse farkında degil bunun...
vee artık pes edıyorum.kendımı bırakıyorum yavaşça kuyunun dipsizliğine...
Kulaklarımda sadece düşüşümün vızıltısıyla kaçınılmaz sona yaklaşıyorum...

10 Nisan 2009 Cuma

--яüzgaяℓaя Ağℓaя mı--




Ey hayat gözlerimi dikip sana bakmamı mı istersin yoksa söz alıp konuşmamımı istersin…Rüyamı gerçek sözlerimi hakikatli sandım yine güzel rüyaydı dolu dolu yaşadım seni hayat şimdi ağlıyorsam eğer yine aynı sahneyi yaşıyorum yine kalem elinde göz yaşlarımla sana yazıyorum seni sorgularken aslında kendimi sorguluyorum ama hep kelimeler kiyafetsiz kalıyor göz yaşlarım konuşuyor ruhumu okşarken hayaller gerçekler neden saklanıyor niye kabul etmiyor bu yürek bugün gülüp yarın ağlayacığını




Gözler mi yalan söylüyor sana hayat geçmiş kayıp giderken niye gelecek üzülüyor dünün acısını yüreğimdeyken niye bugünün acısı kök salıyor yıkıp geçiyor hayat sabun gibi kayıyor hayat


Elim varmayınca kaleme gerçekler niye saklanıyor zifiri karanlıkta niye umud ışığı yanmıyor yüreğime hançer saplanrken niye sırtım sıvazlanmıyor yarıştılan şerefsizlikken niye arada kaynıyor onur niye saadetin hakikatte olduğunu unutuyor insanlar niye boyun büküyor sözcükler cümlelere anlamayınca niye anlatanda suç aranıyor niye artık kelimeler yüreklere sökmüyor niye vicdan arada kaynarken yürek kan ağlıyor niye boşluk boşluğu kapatıyor niye kaıplaran hüküm sürmüş acı bir vicdanın kulağında durmuyor SÖYLE HAYAT eskiden koşup oynarken dizim kanardı şimdi niye yüreğim kanıyor...Söyle hayat Rüzgarlar ağlar mı ?Ağlar hayat Ağlar onun içindir hep fırtınadan sonra yağmur yağar...




Güneşimi niye bulutlar kaplıyor niye rüyam gerçek olmuyor niye benliğim beni sorguluyor sen sus hayat gözyaşlarım cevap versin…


Alıntıdır...

9 Nisan 2009 Perşembe

‘’Yalnızlığını anlat bana… ‘’

Image Hosted by ImageShack.us



Aldım elime kalemi, boş bir sayfa buldum sen’li yazılarımın arasında…
Yalnızlığı beklemeye koyuldum, beyaz düşlerime esir olan karanlık odamda…
Geldi, sensizliğin çarpıcı boşluğunda..
Nefesim daraldı, yuttum içimde her ne varsa…
Dört duvar dillendi sessizliğimden !

Sustu yakarışlar…
Taştı sessizlik içimden…
Kelimeleri karanlığa bıraktım hissedilebildiğince !
Ben konuştum, ‘o’ dinledi…
Ansızın, sustum… Sessizliğini dinledim..
Dinledikçe,
Sevdim sonu çığlık olan yalnızlığı..

Sarıldım kuytu gecelerde birtek o’na…!
Ne bir şikayet ne bir bıkkınlık..
Sevdim gecelerimde, adı yalnızlık olan, sessiz çağrını…
O’na rehin bıraktım ruhumun derinliklerini..

Yine yalnızlığa alabildiğine konuştuğum bir gecede,
Hayallerim düştü gözlerimden birer birer..
Yüreğimi gördüm karanlığın en ücra köşesinde..
Lime lime oldu gözlerimin önünde..
Tutamadım..
Yetişemedim yüreğime !

İşte o gece, yalnızlığa yakardım sayfalarca..
Ben konuştum..
Yine ‘O’ dinledi..

Öyle sessizdi ki..
İsyana meyilli sorularıma, cevap olamadı yalnızlığım..
O sustukça, ben haykırdım çaresizce..
Olmadı..
Sensizliğe çare olamadı…

Duvarlarım yıkıldı benliğimin üzerine..
Nefesim daraldı, bu kez acıyla…
Yutkundum, her kelimeyi yüreğime batırırcasına !
Sebebim oldu, her hecesi yüreğimi yakan kelime…

Yalnızlığı, yalnızlığa anlattım gecelerimde...

Pabucu dama atılmış hayallerime ağladım karanlığın yaralayıcı boşluğunda

!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!




Bana her bakışın aşk bulaştırdı üzerime, senin için umutlar büyüttüm çocuksu düşlerimde, sana gelirken yüreğimde umut vardı. şimdi bir demet hüzün bıraktın bende...

ilk yıkılışım değil bu,ilk hayal kırıklığı,ilk kaybediş değil. Mavi bir göğü olmadı hayallerimin, sen yüreğimi çaldın hırsız gözlerinle. Bana kaldı hayat denilen intihar, bir demet hüzün bıraktın yüreğimde...

oysa ben avuç avuç sevgi topladım yürüdüğün yollardan. görmedin sana titreyen dalı,
yollarına serdiğim gençliğimin üzerine basıp geçtin...


sen mahrem düşlerimi çaldın benim.
dar günlere saklanmış umutlarımı,el gün için biriktirilmiş tebessümlerimi,
biliyorsun,herkesin saklanmış bir yarası vardır hayatta.. sen bütün yaralarımı sattın çarşı-pazar, zaten yaralıydı yüreğimde,bir de sen... bir demet hüzün bıraktın bende...


söyle neden?neden beni katladın üçe dörde?
yüze beşyüze neden böldün beni?
bir han gibi kilit vurdun yüreğime, neden bir demet hüzün bıraktın bende...?


belki de ucuz kahramanlar gerek sana, ben yüreğimi bir kartvizit gibi yakamda taşımam ki... cebimde bozuk para değildir ki aşk... bir yanım çocuk masumluğudur bu yüzden....


ben seni gerekçesiz ve neticesiz sevdim.
ve nasıl sevmişsem seni,böyle dolu dizgin,
ulu orta,öylece hüzne belenmişim işte!
bir demet hüzün oldun bende...

sen çocuksu düşlerimin katili, başı sonu belli bir cinayetin meçhul maktülü.
üşüttün beni ateşlerde,yağmurlarda yaktın.
hüzün oldun...


bundan sonra ihlal ediyorum yürek yasalarını
ve ilan ediyorum.
gülüm!
sen bir demet hüzünsün yüreğimde büyüttüğüm...


bak senin için şiir doldu gözlerim,şairce ağlayacağım,madem ki;söndürdün lambaları, o zaman yakma! ! !
. . . karanlığına alışacağım. . .

Papatyalar ağlar mı?





PAPATYALAR AĞLAR MI Çok küçüktüm onu tanıdığımda. Kimi zaman büker boynunu, hüzünlenir kimi zaman içine kapanır, gizemlidir. Sevinçlidir kimi zaman da. Açılır saçılır neşe verir etrafa. Çok mutludur. Kimden mi bahsediyorum? Papatyadan tabi ki... Hani gençliğimizin baharında bize öteki yüzünü gösteren sırdaşımız, arkadaşımız, ümitlerimiz olan papatyadan... Seviyor... Sevmiyor... Derken bize yaranabildi mi sanki? Yolup yolup bir kenara atmadık mı? Kimi zaman kızmadık mı, küsmedik mi? Sevdiğimizin bizi çok sevdiğini söylediğini söylerken başımıza taç etmedik mi? Önde olan hep hep bizim duygularımızdı. Ama o bize hiç küsmedi, kırılmadı. Vefasını hiç esirgemedi. Üstelik hep gülümsedi boyun bükerek önümüzde. Onun da ağlayabileceğini hiç düşündünüz mü? Yağmur dışında papatyaları sulayan nedir sizce? Tabi ki gözyaşlarıdır. Papatyaların kendi gözyaşları. Bu gözyaşlarını farkedenler de, çiçek ruhundan anlayan duyarlı ve hassas kimselerdir. Güneşin doğuşunu, doğanın uyanışını hepimiz izlemişizdir... Kurtlar, kuşlar ve çiçekler de uyanır güneşle birlikte. Tabi bir de bizim Papatya... Ama Bayan Papatya, herkesten gizlediği dertlerini, kederlerini, hüzünlerini üzerinden atıp, çevreye neşeli görünme çabasındadır. Ağlamak, rahatlamak ister. Üzerindeki çiğ taneleri gözyaşı olmuştur ona... Ağla papatya... Ne olur sıkma kendini... Koyver gitsin gözyaşlarını... Ağla..... Siz hiç ağlayan papatya gördünüz mü? Çiğ tanelerinin papatyanın beyaz yaprakları arasından süzülmesi neye benzer bilir misiniz? Tabi ki çok özel bir hanımın uzun kirpikleri arasından dökülmeye çalışan gözyaşlarına... Eğer bu anı, siz de görseydiniz eminim ki etkisinden hiç kurtulamazdınız

7 Nisan 2009 Salı

......................




Yazdığım bütün sözler asıyor kendini,
Ölüyor söze düşürdüğüm büyü
Bütün sokak -köpeklerinin- qözyaşı yüzümde
İçime kim koydu bu intiharı?



ELim kolum bağlandı,
Ben hep sessiz ağlamaların kızı kaldım…
Coşkularım nereye saklandı?
Aşkın çocuğu hep acı, hep acı



Bayram kalabalığı sokakları olmalıydı ömrümün
Ben gelmeden bütün mutlu yüzler dağıldı



SEN YALAN SÖYLEDİN ANNE!
Hiçbir sevgili saçlarıma papatyalardan taç takmadı



Öylece bekliyorum dünyanın orta yerinde
Lanetlenmiş bir şiir qibi,
Kim okumaya kalksa beni,
En qüzel yerimde yırtıp atıyor
Yaşamakla ölmek arasında nefes almaktayım
Bütün kuşlar kaçıyor ne zaman okşamaya kalksam
SÖYLE ANNE!
Ben uğursuz yaşamlardan arta kalan mıyım?



Dokunduğum bütün camlar kırılıyor
Ne taksam gerdanıma düşüp dağılıyor



SEN YALAN SÖYLEDİN ANNE!
Bana güzel olmak yakışmıyor



Kime baksam şu sevdiğin gözlerimle,
Hepsi yok oluyor
Sırılsıklam kalıyorum


SEN YALAN SÖYLEDİN ANNE!
Gülünce açan çiçeklerim yok ki benim
Koynumdaki keskin hüzünlerle,
Çok yakışıyorum ayrılık otobüslerine
Ne zaman gülsem ağzım yüzüm kan
Söyle;
BENİ DOĞURURKEN $EYTANA MI ÖPTÜRDÜN ANNE???

6 Nisan 2009 Pazartesi

--sadece karanlık --




Yalnız kalmışım yine ,
Beynimi sürekli meşgul eden ,
Beni yalnızlığa iten düşünceler var sadece yanımda ..
Gidiyorum nereye gittiğimi bile bilmeden ,
Gözlerimde yaşlar ..
Karşımda çıkmaz bir sokak !
Sonu olmayan karanlık bir yer …
Aydınlık olsan da insanı karanlığa iten..
Bakıyorum etrafıma ;
Göremiyorum hiç kimseyi , hiçbir şeyi !
Bana görünen sadece karanlık
Ardıma dönüp bakamıyorum …
Bulamıyorum hiçbir yeri
Zaten benim dünüm var zehir gibi . .
Neye ne çare arıyorum ki ben ?!
Kalıyorum o köşede , çöküyorum . .
Yorgunum , çok yol aldım bu sokakta .
Ağlıyorum çaresizce . . .
Kurtaranım olur mu acaba ,
Çıkaran olur mu beni de aydınlığa ?
Hiç sanmıyorum ! . .
Beni yalnızlığa iten , karanlığa iten kişiler
Beni neden çıkarsınlar o karanlıktan ?!!
Yalnız kalmışım , ağlıyorum . .
Bu karanlıkta çürümeye yüz tutuyorum . . .

5 Nisan 2009 Pazar

--yaŞamaLıyım.. --




Hep son cümlelerde kavuştum sana..
Dinlemeliydim,gözlerimi ayırmadan gözlerinden..
Senden sonra çok okudum yazdıklarını..
Anlamasına anladım da, artık çok geç(ti) ..
Hep geç kalınmış zamanlarda buldum kendimi..
Ne vakit yere bir kibrit atsam, neden sebepsiz yaktığımı düşündüm ..
Oysa son pişmanlık kimseye fayda vermedi..
Şimdi ömrümü yakarak gidiyorum..
Geriye baktığında göremeyecek kimse beni..
Tutulmamış, hatta hiç vaad edilmemiş sözler gibi unutulup gidieceğim ..
ßir zaman aralığında ve zamansız ilerliyor saatler..
Artık bana boş yaşama dair tüm hevesler..
Savaşımı kaybettim ben çoktan..
Savaştım ve bitti !
Öykünün başı, sonu ve hepsi bu ..
Gidiyorum aslında, her nekadar aldırmasanızda ..
Kendimden bilerek ölümümü ..
ßir cinayet diyebilirsiniz buna ..
Masum bir ruhu katlettim ben ..
Ellerimde günahlar ..
Kalbimde haram bir ölüm dokusu ..
Silinmeliyim akıllarda ki tüm zaman diliminden ..
Söylenecek ne kadar sözüm varsa yuttum..
Paylaşılacak ne kadar acı varsa, içime gömdüm ..
Ve aşk adına attığım tüm adımlarımı geriye saydım ..
Şimdi bir metre kefenden ibaret ihtiyacım ..
Toprak beni alır koynuna ..
Utanırım cesedimden..
Varsın kayıp bilsinler..
Zaten çoktan kaybedildim ben..
"Kimseyi bir zerre üzecek kadar mutlu olmadım ben.."

Ne olur dön, ne olur!
İhtiyacım var sana..
Sahipsiz bırakılmış muhabbet kuşları gibiyim sokaklarda,üşüyorum.. Bu özgürlüğe alışkın da değilim..
Pencerenin arkasından hep hoş gelirdi ya..
Öğrenmek istediğim bu değildi..
Ben sadece uzaktan bakıp, hayal kurmayı sevdim..
Ayak bileklerimden çekiyor bir cesed..
Yürüyemiyorum, her adımda devriliyorum..
ßiri kurtarsın beni bu ölümden..
Paçalarıma yapışan bu telaş bana ait değil..
ßu kokuyu sevmedim hiç ben..
Güzel günlerim yok mu ?
Ya da güzel günlerde ben yok muyum?


Yaşamalıyım ...


Uzatın ellerinizi ...


Nerdeyim ben ?


Bu kader kimin ?

4 Nisan 2009 Cumartesi

---ßiя Şiiя Dαhα Yαzdım Sαnα ve YαnLızLığımα---



Sonbαhαяdı Sαnki GönLüm YαpяαkLαя MisαLi DöküLüyoяdu Gözümden YαşLαя
SensizLik Ağıя GeLiyoяdu ßαnα ÖzLüyoяdum Heя Dαkikα
İçimden Kopαn FıяtınαLαя ..Esip Geтiяmiyoяdu Seni ßαnα
UzαkLαşıyoяdun Heя Dαkikα
ÖzLemin HαyαLin ve SensizLiğimdi ßeni ßuяαLαяdαn αLıp Göтüяen
Sende Giттin yα ßıяαkтın ßeni YαnLızLığımα
HαyαLLeяim Düşтü Denize
Yüяeğim Suskun AğLıyoя Şimdi YαnLızLığımα
Sevmenin ßedeLimiydi Acı Çekmek
İçimden Hαykıяsαmdα Sana oLan Sevgimi
Sαnα Aятık SöyLemeyeceğim !

Düşünüyoяumdα ne KαLdı ßizden Geяiye
Senin İçin Yαzdığım ŞiirLeяim
Senin İçin Döktüğüm GözyαşLαяım
ve ßαnα Veяdiğin o YαnLızLığım
Aятık ÖzLemin SözcükLeяe Düşüyoя
Heя KeLime Seni HαтıяLaтıyoя

ßiя Şiiя Dαhα Yαzıyorum ßαk Sαna
Yine eLLeяim Tiтяeyerek Seni ÖzLeyeяek ...

--İçimdeki Çocuğu Kaybettim / Bensizim --



Sahipsiz bir mavi balon gibi gözlerim.Yalnızlıktan alıntı yapılmış bir sayfaya düşülen dipnot gibi darmadağın içimdeki çocuk..Uçsuz bucaksız bir köyün yamacında kaybettim düşlerimi.Ellerimden salıverdim bendeki seni..Avuçlarımdaki yangına bir de senin özlemini ekledim..Uzaklaştırdım seni kendimden..Ben kötüyüm ya, ben kirli yüzüm ya..İçim sana kal derken dudaklarım kanlı bir gidişe mevzileniyordu..Senin benim yorgunluklarımın altında ezilmemeni, içindeki ekin boylu saçlı kızın ölmemesini istiyordum..Sustum sen kadar, seni iki yakaya böldüm..Bir yanım sana ırak iken, bir yanda sana yanmaktaydı..Gittin; her rüzgarda kokunu aradım..Her geleni, her kapı zilini sen sandım…Meğer sen benim kurabildiğim tek anlamlı cümlemmişsin. Öyle büyükmüşsün ki içimde; ben seni öldürdükçe sen bana kök salıyordun..Ta içime, ta köklerime..
Senden önce dönülmeyecek dualara durdu kıblem..Sönmeyecek yıldızlara çevrildi omuzlarım. Şimdilerde içimde yok/um, dağıldı inceden saçlarım. Sonra da içimdeki renklerin / gökkuşaklarının körü oldum ben..Üryan kaldı iki dudak arası lügatim Hani ben sonbahar kızıyım ya , hep gölgelerinin izinden gidendim ya…Şimdi gitmiyorum senden başka yere.Bittin / bitti-m koca bir yanılgımdın içimde..Ellerim sen kadar açık kaldı…Bıraktığın kapılardan hiç geçmedim ben.Dudağımdaki diğer adın koyu bir özlemdi, içimdeki ise hep özlenen..Her gece yüreğini giyinmek benim için ölüp yeniden doğmaktı küllerimden..Gözlerinde küçük bir kız olmaktı. Yeni bir bebek gibi emeklemek ellerinde..Düşmek defalarca, sonra da senin yüreğinle ayaklanmak..Yürümek senin nefesinin izinde..Senin gözlerinden izlemek çıplak denizi her gece..Ölüm yanında her gece yeniden doğmanın hazzıydı seni sevmek..Ama en zoru; her sabah seni üzerimden çıkarıp bana bol gelen içimdeki ben’i kuşanmaktı..Yüzümdeki her şeyi sana yabancılaştırmaktı..Bu bir maske değildi.Bu bir kendini kandırmak değildi..Sadece seni senden uzakta sevmekti.Tıpkı toprağın altında kökleri saklı kalan bir gövde gibi.Ne sana sen kadar yakın.Ne de sana ben kadar uzak…
Yoktun bende.Yusuf oldum kuyulara indim sen diye.Mecnun oldum çöllere bilendim senin yolların diye.Nafile ..Çare/sizim en çok ta sensiz.Şimdi yalınayak gezinmekteyim anıların üzerinde Susmalara yeminli bir morg yalnızlığıma nefesinle hayat ver ey kelimelerin üstadı…Öyle derin kuyulardayım ki, çıkar beni içimden.Al beni cümlelerine..Köklerini duvara dayamış, içindeki çocuğun katili olmaya hazırlanan bir yalnızlık abidesi gövdemden kurtar beni.Kanatlarım kırık olsa da hayat ol sol yanıma..Tüm cephe hatlarım düşse de sen bende kal “ gözleri hayat kadar anlamlı adam “

Tenimde terinden bir ter..
Avuçlarımda saçlarından bir tel.
Gözlerimde özleminin ateşi.
İçimde senden bir sen.
Sende unuttuğum bir ben.
Ben içimdeki çocuğu kaybettim / bensizim..
Biliyorum sensizlikte bir şarkı avutmaz beni..
Ne olur beni kendine kat..
Sen ve biz…
İkimiz..
Sevgimiz..
Düşlerimiz..
Yürüyelim aynı safta,
Yolumuz uzun..
Son durağımız mutluluk..
“Bensizliğime en iyi sen deva olursun koca yürekli adam…
Sığlığıma bir dua bereketiyle düş..
Ben öldüm bendeki bende..
Tutabildiğim tek anlamım sensin…
Seni kaybetmek istemiyorum..
Ne olur gitme..”

3 Nisan 2009 Cuma

Düşlerim Düştü Yere Kaldır Anne..



Umutlarım Islandı Kurut Hadi Anne
Hayallerimin Sırtı Terledi Koşmaktan
Havlu Koy Anne..

Çocuk Aklımla Topraga Cizdigim Mutluluk Resmini,
Yirmi üç Nisan Şiirlerimi , Kurtar Anne...

Düşlerim Düştü Yere...
Kanıyor Dizi Kaldır Anne...

Bak Yine Gizlendim Bir Köşeye;
Ağlıyorum , duy Sesimi Anne...

Küstügüm Arkadaşlarımla Barıştırdıgın Gibi,
Hayatlada Barıştır Anne...


Alıntıdır..

2 Nisan 2009 Perşembe

Seversiniz Bazen...



Seversiniz bazen...
Bir kuşu beslemek misali,
karşınızdaki insanı sevginizle beslersiniz.

Farklıdır sevmesi insanların...
Kimi kafese tıkar kuşunu öyle besler,
alır özgürlüğünü elinden, seviyorum sanır.
Öyle sandıkça sıkar karşısındakini, bunaltır.
Ufacık bir fırsat bulsa kaçmak,
kurtulmak ister artık kuş.

Aslında korkularından yapar insan bunu,
karşısındaki insana anlatamaz, anlatmasını bilmez.
Bir başka insana gitmesini istemez.

Her koca devin koca korkuları vardır, kimse bilmez.
Kimi de serbest bırakır kuşunu.
Salıverir gökyüzüne,
döner gelir elbet der, döner gelir seviyorsa.

Alır riski çekinse de birşeylerden.
Bilir ki; koysa kafese bir gün kesin kaçıp gidecek,
bir gün kesin terkedecek.
Serbest bırakır!
Döner gelir o da karnı acıktıkça,
yüreği sevgiye acıktıkça.

Ne kadar çekinse de bilir geri döneceğini adam.
Bilir başka yerlere, başka kişilere gitse de
bir gün, bir şekilde geri döneceğini...

Kuş ta bilir daha iyisinin olmadığını
ama bazen nankörlüğü tutar.
Unutur onun için yapılanları,
uğramaz olur bir zaman...

Başka kapılarda, başka pencerelerde aynını arar.
Ama bilmez başkalarda hiç aynılık bulunmaz.
Pişman olur, geri döner bir zaman sonra.

Öyle yenik, öyle mağlup döner ki hem de...
Artık kafese girmeye bile razı olmuştur.

Şanslıdır...
Eğer geri döndüğünde açık bir pencere
veya aynı evde, aynı kişileri

bulabilirse...
Eğer terkettikleri taşınmamış,
Aynı yerde kalabilmişse...

:::AYNADAKİ YÜZLER:::




Aynadaki ben miyim ya da baktığın aynalardaki sen misin?
Ruhun peşine düşen sen misin yoksa seni bulmak için çabalarken aynalara hapsolan ruhun mu?
Aynalara düşen insanın aksi midir?
Yoksa bakmayı bilmeyene aksini mi gösterir aynalar...
Burada suç aynada mı yoksa aynaya bakamayanda mı?
Çoğu zaman kelepir fiyata satılan ruhları gösteremez altın yaldızlı aynalar,
çoğu zaman da kırık aynalar temiz ruhları göstermek ister her bir parçasında.
Ama inanın çoğu kimse bilmez aynalara bakmayı..
Kimi suretpereslikle bakar "bugün çok güzelim" diye,
kimisi de kendi gözlerinin içine bakmaktan utanır.
Halbuki insan kendini tanımakla başlamalı,öyle değil mi?
Ne suretine taparcasına bakmalı aynaya,
ne kendinden kaçarcasına..
Ne hayatın yüzünde yazdığı satırlardan ürküp kaçmalı,
ne de kendini dünyanın en güzeli sanmalı...
Aynaya bakmak ne zor,öyle değil mi?
Aynada aynını gördüm sanırken gayrını farketmemek,
aynadaki yabancıyı kendi zannetmek..
Aynanın karşısına geçip kendiyle konuştuğunu zannedenler,
yıllardır bir yabancıyla konuştuğunun bile farkında olmuyorsa,
kendiyle her aynaya bakışta arasını açmak ne acı..
Ya da aynadaki kendinden gözlerini kaçırmak..
Medeni cesaret iman gücüyle ruhunun penceresi olan gözlerine bakıp,
kulluk libasını ne kadar giydiğini sorgulayabilmek..
Onun içindir ki aynalar,
kör olmamış gözlere görünür kılar seni..
Kör olmuş gözlere bir başkası tanıtır beni..
Aslında önemli olan aynaların ne beni nede seni göstermesi,
önemli olan O'NU GÖSTERMESİ..
Nefsine uyup gülümserken,
Ruhundaki hıçkırıkları görebilmek,
ya da ağlarken kalbindeki pırıltıları...
O tebesssümü yakalayabilmek kısaca....

:::HAYATA DAİR:::




bir yerlerde tıkanıp kaldığında hayat, soluk almak güçleştiğinde,
yüregin susup,mantığın sürüklemeye başladığında ayaklarını;dağlara dönmeli yüzünü insan..

yeni patikalar yeni yollar seçmeli yüreğini ferahlatacak..
yeni insanlarla tanışmalı, yeni keşifler yapacak..

hep isteyipte bir gün yaparım diye ertelediği ne varsa gerçekleştirmeyi denemeli..
her geçen gece ölüme bir gün daha yaklaştığını ve zamanın bir nehir, kendiisinin bir sal olupta, o dursada yolculugun devam ettiğini anlamalı..

baş döndürücü bir hızla geçiyorsa birbirinin aynı günler, her akşam aynı can sıkıntısıyla eve giriliyorsa, değiştirmeye çalışmalı bir seyleri..
küçücük şeylerle başlamalı belki, örneğin bir kaç durak önce inip servisten otobüsten, yürümeli eve kadar, yüregine takmalı güneş gözlüklerini gördüğünü hissedebilmeli..

sağlıgını kaybedip ölümle yüzyüze gelmeden önce değerli olmalı hayat..!
illa büyük acılar çekmemeli küçük mutlulukları farketmek için..

başkasının yerine koyabilmeli kendini..

ağlayan birine
"gül"

inleyen birine
"sus"

dememeli...

ağlayana omuz inleyene çağre olabilmeli..

şu adaletsiz, merhametsiz dünyaya ayak uydurmamalı;
sevgiisiz soysuz kalarak..

dikeni yüzünden hesap sormak yerine gülden,
derin bir soluk alıp hapsetmeli kokusunu içine..

güneşin doğuşunu sevmeli..
arada bir seher yeli okşamalı saçlarını..

karda, yağmurda; sevincine, coşkusuna
fırtınada boranda; öfkesine isyanına ortak olabilmeli doğanın..

bir çocuğun ilk adımlarıyla umutdu;
bir gencin düşüncelerinde geleceği,
bir yaşlının hatıralarında geçmişi görebilmeli..

çalışmadan başarmayı, sevmeden sevilmeyi,
mutlu etmeden mutlu olmayı beklememeli..

ama küçük ama büyük her hayal kırıklığı, her acı;
bir fırsat yaşamdan yeni birseyler öğrenebilmek için..

çünkü hiç düşünmemişsen;
el vermezsin kimseye kalkması için..!

hiç çaresiz kalmamışsan
dermanı olamazsın dertlerin..!

ağlamayı bilmiyorsan;
neşesizdir kahkahaların..!

merhaba dememişsen
anlamsızdır elvedaların..!

ne herkezi düşünmekten kendini,
ne kendini düşünmekten herkezi unutmamalı..!

bilmeli: çok kısa olduğunu hayatın;
hep vermek yada hep almak için..!

sagdece anlatacak bir şeyleri olduğunda değil;
söyleyecek birsey bulamadığındada dinleyebilmeli..!

aklı ve kalbi ile katılabilmeli sohbetlere..

hafızası olmalı insanın;
hiç degilsa aynı hataları aynı bahanelerle tekrarlamaması için..!

soruları olmalı, yanıtlarını bulmak için bir ömür harcayacak..!

dostları olmalı ruhunun ve zihninin sınırlarını zorlayacak..!

herkese yetecek kadar büyük olmalı sevgisi;
ama kapasitesi sınırlı olmalı yüreğinin ki;
hakkını verebilsin sevdiklerinin,
zaman bulabilsin bir teşekkür ve bir elveda için..!!

yaşam dedikleri bir sınavsa eger,
asla vazgeçmemeli sevmek ve öğrenmekten..

ama

herkezi sevemeyeceğinide herşeyi bilemeyeceğinide farketmeli insan..!

tıpkı herşeye sahip olamıyacağı gibi..

zamanın ninnisinde uykuya geçirmemeli hayatı...!!!!

Senden Başka Hiç Bir Şeyim Yok...



Ellerimin arasından kayıp gidiyor hayat....
Kendimi avutmak için bulduğum herşey bir süre sonra anlamsız geliyor....
Birşeyler biterken yanı başında neyle avuna bilir ki insan...
Kendimce oyunlar buluyor,sıkılıyorum bir süre sonra,kitaplar hiç bir şey anlatmıyor ya da kendimi dinlemek canımı sıkmaktan başka bir şeye yaramıyor....
Sense bir yerlerde kendine duvarlar örüyorsun....
Biliyorum ki ne kadar ararsam arayayım yanına gelebiliceğim bile kapı bulamayacağım...
Kendine duvarlar örüyor ve bizi dışarıda bırakıyorsun...
Olsun diyorum, ördüğün duvarları maviye boyuyorum....
Çiçekler ekiyorum dibine,büyümüyorlar...
Mavilerim soluyor,sen susuyorsun...ben ölüyorum...
Kendime yalanlar uyduruyorum,kendim bile inanmıyorum....
Oyunlar buluyorum sıkılıyorum durmaksızın bir şeyler bitiyor içimde...
Sana sorduğum soruların hiç bir cevabı yok aslında duymayı beklediğim...
Sadece sesini özlediğimden... ellerimin arasından kayıp gidiyorum kendim bile tutamıyorum kendimi....
Ama olsun ben sana elimi uzatıyorum kurtar diye değil,sadece dokunmayı özlediğimden sana...
Senden başka bir nedenim yok...
Senden başka bir isteğim yok...
Senden başka hiç bir şeyim yok...