22 Kasım 2009 Pazar

yaşamak öylesine güzelki seninle




Yaşamak öylesine güzel ki seninle
Çiçek tarlasında koşmak gibi
Ve sırt üstü uzanıp toprağa
Gökyüzünü içmek gibi

Yaşamak öylesine güzel ki seninle
Bunca yalnızlığın
Bunca acının
Bunca gozyaşının arasında
Her gün umuda koşmak gibi

Yaşamak öylesine güzel ki seninle
Sımsıcak ve içten bir öpücük gibi
Ve seni tanımak
En büyük şans gibi

20 Kasım 2009 Cuma

ben sana taptım‏ !!!




Ben seni sevdim mi ki ??

Yüzüne her baktıgımda yüregim yangın yerine döndü ..

Sesini her duydugumda kalbime bir sızı saplandı ..

Baktıgım her yerde seni gördüm ..

Herkesi sana benzettim ..

Elini tuttuğumda kalbim yerinden fırlayacak gibi oldu ..

Gözlerimi alamadım hiç bir zaman gözlerinden ..

Herkesten herseyden kıskandım seni ..

İçtiğin çaydan, gördüğün gözlerden, arkadaslarından bile kıskandım ..

Benden başkası görmesin, benden başkası duymasın seni istedim ..

Gökyüzüne baktım, gözlerini gördüm ..

Denizin dalgasında saclarını gördüm ..

Resimlerine bakamadım sanki gercekmiş gibi ..

Her telefon çalışında içim ürperdi ..

Yürüdüğün yollarda izini aradım ..

Rüyalarımda tek seni gördüm ..

Karsımda gördüğümde elim ayağım dolandı, heyecandan kalakaldım ..

Seni her dakika, her saniye deli gibi özledim ..

Özleminle gözlerim doldu, içim yandı, konusamadım ..

Hasretinden deliye döndüm ..

Yoklugun bir ates gibi kavurdu yüreğimi ..

İsyan ettim sensiz gecen her günüme ..

İsyan ettim beni senden uzaklarda bırakan kaderime ..

Sen ol istedim yanımdaki tek kişi ..

Ben olayım istedim yanındaki tek kişi

Bütün dünyamı sana adadım ..

Herkesi, herseyi bir kalemde silip attım ..

Bütün hayatımı seninle doldurdum ..

Geçmişi sildim, gelecegimi de senin ellerine bıraktım ..

Şimdi söyle ; Ben seni sadece sevdim mi ?

Ben seni sevmedim ,

BEN SANA TAPTIM !!!!!!

yazar?

İNSANIN BİR EŞİ OLMALI‏ !!!




İnsanın eşi olmalı, bakarken yüreğinin kabardığı,
gözlerinden gözlerine yüreğinin aktığı...aşık olduğu bir eşi olmalı!

Sabah gözlerini açtığında, yanında olduğunu görüp,
şükürler etmeli Yaradana. Koklamalı saçlarını.
Uyuyan eşine şefkatle bakıp, usulca dokunmalı yüzüne,
varlığını hissedebilmek için. Parmakları titremeli,
incitirim korkusuyla.
Sürekli çağlayan bir pınar olmalı gönlü...kramplar girmeli midesine,
onsuzluk aklına geldikçe!

Rüzgar onun kokusunu getirmeli, yağmur onun sesini.
Elleri yanmalı ellerini tutabilmek için.
Akşam onu görecek diye, pırpır etmeli yüreği.
Kelebekler gibi olmalı insanın kalbi. Ayakları birbirine
dolaşmalı heyecandan, eve dönerken eşi.
Beklemek asırlar gibi uzun gelmeli.
Gelişi ile sonsuz bir nur dolmalı içine.
Yüzüne baktığında, konuşmadan anlamalı derdini, tasasını,
öfkesini, sevincini, coşkusunu...vs.
Güven duymalı, herşeyiyle. Başını göğsüne koyup,
huzurla uyuyabilmeli, tüm düşüncelerinden arınmış olarak.
Babası, abisi, arkadaşı, dostu, sırdaşı, anası, çocuğu olmalı...
Şımarabilmeli yanında. Kıskanılmalı zaman zaman da...



Bir eşi olmalı insanın!!!

Sabah yolcularken işine, içi acımalı, daha yollarken özlemeye
başlamalı. Seni şimdiden özledim!!!

Akşam dönüşünü beklemeli sabırsızlıkla. Gözleri yollarda
kalmalı ve kapıyı çalmadan açmalı...aşkla karşılamalı,
hasretle sarılmalı boynuna, özlemle koklayıp, öpmeli,
yıllarca uzak kalmışcasına! Her günü bir başka güzel olmalı
yaşamın, bir başka özel, bir başka soluklanmalı her anında.
Verdiği hiç bir şeyin yeterli olmadığını düşünüp, kahrolmalı,
daha fazla ne yapabilirim diye düşünmeli.
Mutluluk saçmalı etrafına.



Bir eşi olmalı insanın,
cennetten köşe almışcasına sevdiği,
sakındığı, bakmaya kıyamadığı...Her bir hücresinden aşkın
fışkırdığı, çölde okyanusu yaşadığı bir eşi olmalı!

7 Kasım 2009 Cumartesi

---HER ŞEYİMSİN BENİM‏---




AŞKIMSIN... bunun ötesi yok bunu açıklayacak başka bi kavramda yok.


BİTANEMSİN..hep senin gibi bi sevdiim olsun die dua ederdim senden baskası olmadı anladım ki senden bi tane bitanemsin!..


CANIMSIN... evet sen canımın canı kanımın kanı yüreğimin yüreği nefesimin nefesisin.


ÇAREMSİN... her derdimi bir şekilde seninle çözüyorum. senin sevgin bana güç katıyor...


DÜNYAMSIN... mutluluğum hüznüm tebessümüm acım hepsini herşeyi sende yaşıyorum sen minicik ama kocaman? dünyamsın benim.


EŞSİZİM... sen teksin işte.


TEKTANEMSİN BENİM... eşsizsin varlığınla ruhunla bakışınla gülüşünle dokunuşunla bi tanesin.


FIRTINAM... hayatıma girdiğin ilk zamanlarda sevdan başımı öylesine döndürdü ki fırtınam oldun beni ordan oraya sürükleyip sersemlettin.


GELECEĞİM... artık sen varsın sen geleceğimsin...


HAYAT ARKADAŞIM...bi insanın hayatında anne baba ve kardeşlerinden sonra en önemli şahıstır eşi...sende benim için bu çekilmez hayatta, hayat arkadaşım olacaksın inşallah.


IŞIĞIM... seni ilk tanıdığımda dipsiz bi kuyudaydım sanki. kapkaranlık soğuk bi kuyu SEN BENİM IŞIĞIM OLDUN... HEMDE IŞIKLARIN EN GÜZELİSİN ÇÜNKÜ SADECE DOĞRU VE GÜZEL OLAN HERŞEYİ AYDINLATTIN BANA SEVGİN VE GÜVENİNLE...


İYİKİ VARSINIM..Bi insana öle kolayına iiki varsın denilmez ya ben sana diorum iiki varsın iiki hayatımdasın hayatımm..


JOKERİM... hayat bazen kafa bulur ya bizimle yada kafa bulduğunu zanneder işte sen kaybettiğimi sandığım o anlarda hep yanımda oldun sayende yeniden kazandım... jokerim oldun.


KALP ATIŞLARIM... bu kalp sensizken atmaya korkuyor sen benim kalbimin en heyecanlı en hızlı en yavaş ritmisin yaşamam için gereklisin.


LİMANIM... çaresizce yüzerken hayat denilen bu koca denizdesığınacak bi liman bulamamıştım o amansız fırtınalarda. AMA SEN ÇIKAGELDİN LİMANIM OLDUN SANA SIĞINDIM.


MUCİZEM... inanılması güç olaylardır mucizeler ve gerçekötesi varlıklar olur o mucizelerde. işte tıpkı sen! hayat bana senin gibi bi mucize sundu anladım ki ben özelim ki seni yolladı Allah bana.


NEFESİM... sen olmadan bu kalp atmıyor işte. atmayan bi kalp nasıl nefes sağlar? varlığımsın... gitme benden.


OLMAZSA OLMAZIM... her insanın hayatında olmazsa olmazları vardır. kiminin içkisi kiminin kahvesi kimininse ufacık oyuncağı... sende benim olmazsa olmazımsın.


ÖZLEMLERİM... özlediğim herşeyi sende buluyorum. çocukluğumu, yaramazlıklarımı, korkmadan ağlamayı.


PIRILTIM... her zaman gözlerim parıldıyor diye. işte bitanem bu parıltıların sebebi sensin. iyi olan güzel olan herşeyi varlığınla aydınlatıyorsun.


ROTAM... nereye gideceğimi bilmiyordum senden önce bi hedefim bi amacım yoktu ama sen rotam oldun ve artık hayatı hedefledim.


SEBEBİM... herşeyin bi sebebi var ya! benimde şimdi mutlu olmamın başarılı olmamın gülmemin sebebi sensin.


ŞANSIM... hayattaki en büyük şansımsın seni hakettiğim için şanslıyım.


TILSIMIM... sen sihirli bi deynekle geldin sanki bana. aşkın sihrini ölesine güzel yaşattın öylesine döndürdün ki başımı tılsımım oldun.


UĞURUM... uğur böcüğüm benim:'') sen benim uğurumsun işte yanımda olmasan bile varlığın bana uğur getirio senin varlığınla inandığım değerler uğruna savaşıp mücadele ediyorum ve korkmuyorum çünkü sen varsın...


ÜMİTLERİM... beklentilerim hep senin üzerine kurulu hayattaki tek ve en büyük ümidimsin... UNUTMA İNSANLAR ÜMİT ETMEDEN YAŞAYAMAZLARMIŞ...


VAZGEÇİLMEZİM... YARDAN GEÇİLMEZ DERLER YA BENDE SENDEN GEÇEMEM bu yeter sanırım.


YAŞAMA HEVESİM... senin sevginle yeniden tutundum hayata. o çok sevdiğim papatyalara bayılarak yediğim çikolatalara yeniden gülerek baktım... hevesle sevinçle yaşamayı öğrendim...


ZAFERLERİM... İŞTE BU YA SENİ ANLATAN EN ÖNEMLİ KELİME BU BELKİDE... SENDE KAZANDIM HERŞEYİ... AŞKIMI, SEVGİMİ, GÜVENİ, SAYGIYI, İNANCI, MUTLULUĞU, HÜZNÜ BİLE...
KISACASI ^^HAYATI^^ SENLE SENDE KAZANDIM...
SENİ KAZANDIM...
VE SEN EN BÜYÜK ZAFERİMSİN

5 Kasım 2009 Perşembe

---SEN HİÇ SEVDİNMİ---




Sen hiç sevdinmi delicesine?
Yalnızlığın acısını tattın mı?
Seni anladımı yüzüne gül dostların,
El açıp yalvardığın oldumu,
Laflar indimi tokat gibi yüzüne,
İsyan ettin mi?

Kadere,yaşamaya,insanlara,
Nabzının atışı azaldığında,
Acı verdimi sana
Lokmalar dizildi mi boğazına sıra,sıra....
Sen hiç sevdiğine isyan edip
Sevda ateşimle yandın mı?
Dertler çektinmi,dermanı olmayan?

Gül gördün mü?
Dört mevsin solmayan?
Hepsi bir tarafa,
Sen hiç sevdin mi?
Sen Sevdayı tattın mı?
Yaşadın mı?"SEVDİĞİNE PİŞMAM OLDUN MU"

29 Ekim 2009 Perşembe

-- YALNIZLIĞA ALIŞMALI --




Bavulları hep toplu durmalı insanın...

Bir gün telefonların hiç çalmayabileceği hesaplanmalı...

Tül perde arkasından misafir yolu gözlemekten vaz­geçmeli...

İhanetlere, terkedilmelere, bir başına bırakılmalara hazırlıklı olmalı...

Yalnızlığa alışmalı...





Çünkü "omuz omuza" günlerin vakti geçti. Dayanışma... günümüz borsasının değer kaybeden hisse senet­lerinden biri artık...

Bireyin keşif çağı, geride kı­rık dökük yalnızlıklar bıraktı.

Terörün bile bireyselleştiği çağdayız. Zaman, birlikten kuvvet doğurma zamanı değil; zaman, tek başına dimdik ayakta kalabilmeyi becerme zamanıdır.







İşte o yüzden alışmalı yalnız­lığa...

Sokaklar dolusu ıssızlıkla başbaşa yaşamayı göze almalı insan... Güvendiği dağlardaki karlara bakıp ders çıkarmalı... Hüzünlü bir şarkıyla paylaşı­lan gecelerde başım dayayacak bir omuz arama huylarından vazgeçmeli... Sofrada tek tabağa, tabakta az yemeğe alışmalı...

Romanlardan yalnızlığı yücelten paragraflar asmalı evin en görünür duvarlarına...

"Yalnızlık paylaşılmaz/ Paylaşmılsa yalnızlık olmaz" dizeleriyle başlamalı güne...

Telesekretere "şu anda size cevap verebilecek kim­se yok" denmeli, "... belki de hiçbir zaman olmaya­cak..."

Cevapsızlığa, sessizliğe ısınmalı...







Oysa sessizlik haksızlığa alkıştır.

Haklılığın onuru yaşatır insanı... Susmanın utancı öldürür.

O yüzden en sessiz gecelerde ''doğruydu, yaptım"la teselli bulmalı insan...

Feryada komşuların yetişmemesine, soğuk duvar diplerinde sessizce ağlaşmaya alışmalı... Kendiyle he­saplaşmaya çalışmalı...

Gece yastıkla ağlaşmaya, sabah aynayla gülüşmeye, kendiyle hüzünlenip, kendiyle keyiflenmeye hazır ol­malı...

Hep başını alıp gidebilecek kadar cesur, ama hep kalıp savaşacakmış kadar gözüpek olabilmeli...

Sessizliği, sese dönüştürebilmeli...



Ve sırt çantasını her daim hazır tutmalı insan...

Yollarla barışmalı...

Yalnızlığa alışmalı...

ALINTIDIR.... Can DÜNDAR

24 Ekim 2009 Cumartesi

//Çocukluğum//




Ve en çok seni özledim ben.
karşı komşunun sokağa çıkacağı zamanı beklemeni.
her teyzeyi annem gibi sevmeni.
sanki ayıpmış gibi kimselere söylememeni.
ve o bisikleti ilk gördügünde koşuşunu.


yağmurlu bir günde annenin elinden yediğin ekmeği.
islanan sokaklara bakıp duygulanmanı.
yaz akşamlarında oturdugun kaldırımı.seni bir kez daha görmek isterdim…
hiç konuşmadan
kısa pantolonlu siyah beyaz halini…
bir lokma boyunu….
diz çöküp yere sımsıkı… ama çok sıkı
sarılmak sana…
göz yaşlarımı omuzlarına bırakıp gitmek istiyorum şimdi
sana kim oldugumu söylemeden…arkama bakmadan
ağladığımı sana göstermeden
seni çok özledim
ama çok özledim
çocukluğum!!!

//sensizliğin tarifi‏//




sensizliğin tarifini yapabilirmisin
yalnızlık deme sakın
anlatabilirmisin geceyi
karanlık deme sakın

ben anlatayım sana sensiz kalmayı geceyi
dört duvar arasında yaşarken duyduğun tek ses
saatin tiktaklarıdır
göremediğin ama hissettiğin bir ruh vardır yanında
ellerini tutamadığın

gözlerine bakıp seni seviyorum diyemediğin
bir kara gölgedir o
her gece ayın yansımasında gelen
paylaşırken zamanı gece ve gölgelerle
o hayal aydınlatır karanlıktaki yüreğini

tatmadığın duygulara hapsolmuşsundur
yaşamaksa bu duyguları sevda
nerde olduğun önemli mi ey sevgili
bak demir parmaklıklar ardına hapsettiğin bu beden
sen olmadan da özgürce yaşıyor seni

karanlıklar içindeki ışıktan bedeninle
sabahlara varıyor hep yeni bir umutla
ve her güneş doğduğunda arkandan bakarken
doyamadığıgerçekliğine inanamadığı

bir aşkla daha çok büyüterek sensiz sevdasını
tekrar geleceğinden emin bekliyor bir sonra ki geceyi
sensizliğin tarifi yok ki

seninle dolu olan dünyada sessiz kalmak denir buna
hayalinle aydınlattığım bir odada
dopdolu yaşıyorum aşkı sevdayı ve seni

2 Ekim 2009 Cuma

özlemek,gurur,sevmek‏




Ozlemek..... ....

Ilk Defa Bu Kadar Sevdim Ozlemeyi Ve Ilk Defa Bu Kadar Nefret Ettim Ozlemekten.. .Yollara Hic Bu Kadar Sovmemisti Yuregim Canim Acimamisti Kimsenin Yoklugunda Bu Derece...Ve Bekletemedi Zaman Bile Beni Boyle....... ..Uzakliklar Gercekten Sevenleri Ayiramiyormus Ogrendik Birlikte Ama Gozlerim Heryerde Seni Ariyor...

Delirmeye Bu Derece Yaklamamistim Ben "Deliyim Ben" Diye Gezdigim Hicbir Animda...


Gurur!

Gurur Da Neyin Nesi?Hayatimda En Yakinimdakiler Icin Bile Vazgecmemistim Ben Gururumdan.. .Simdi Askima Dair Icinde Gurur Gecen Tek Duygum Askimla Gurur Duymamdir Herhalde.... .....

Hayat


Iste O Sensin!Hayatimsin. ........

VE SEVMEK!!!


Oyle Birseylerin Hosuna Gitmesi Degil Bu...Sevmek Nankorce Olmaz Oyle Herkesin Ssandigi Gibi........ .Gercek Sevgi Kosulsuz Sevdiginde Cikageliyor. ........Neden Sevdigini Bilmeden Seviyorsun.. .......


Ben Seni Birseylere Ragmen Degil Ben Seni Ragmensiz Seviyorum Demistin Ya Bana........ .Ben Seni Bana Ragmen Seviyorum!Sevmemeye Kosullanmis Hircin Birine Sevmeyi Ogrettigin Icin Seviyorum... Isin En Guzel Yani Aska Inanmama Meyilli O Hircin Bile Seviyor Seni........ .Simdi Seni Sevdigi Icin Kendimi Daha Cok Seviyorum... ......Ruhumsun Cunku....... ..Seninle Sicak Ve Canliyim...Sensiz Bir Morga Yakisiyor Bu Beden Ve Ucmaga Varacak Gibi Her An Bu Ruh.........


Ozluyorum... ......


Uyumak Uzak Kaliyor Artik Bana........ .Hem Hicbir Sey Yapmiyor Hem Cok Sey Yapioyorum.. .......Aldigim Her Nefesle Seni Yasiyorum Ve Seni Ozluyorum... ......


Nasil Oldu Da Anlamim Oldun Benim?

Ask Anlamlandirmak Midir Anlamsizliklari?


Hadi Gel Artik....... ..


Sarilayim Sana


Opeyim


Gozlerinin En Derininde Kaybolup


Tebessumunle Kendime Doneyim..... ....


Gel Artik


Cunku Bitmez Bu Ozlem


Ben Seni Seninleyken De Ozluyorum


Gel


Seni Seviyorum... ......

29 Eylül 2009 Salı

SeN




Sen;
Lugatimdeki kelimeleri bir bir rafa kaldırdığım tozlu kitaplarımsın,
Gözyaşlarımı rahmet niyetine üstüne yağdırdığım umutlarımsın,
Dilime dilsizliği öretip boğazıma düğümlenen hıçkırıklarımsın;
Sen en derine sakladığım geçmişimdeki yarınlarımsın.

Sen;
Geleceğime ışık tutacağını sandığım umutlarımsın,
Yükümü hafifleteceğini sandığım ağırımsın,
Kabul olacağını sandığım dualarımsın;
Sen yüreğimdeki kahırlarımsın.

Sen;
Gözlerine baktığımda 'Geleceğim' dediğin gelmeyenimsin,
İçime çektiğim en yüksek dağlardaki nefesimsin,
Bilmediğim sokaklardaki bildiğim eylemlerin en güzel sesisin;
Sen kanayan yanımın en acı çaresisin.

Sen;
Kalabalık sokaklarda cıkmayan sesimdeki yanlızlığımsın,
Harabe odalarda parçalanmış yüzümün kahkahasısın,
gözlerimdeki kahverengi acımasız civanımsın;
Sen uzun yollarımın kısasısın.

Sen;
Ölüme giden uçurumların sahibisin,
Dalgalı denizlerin en uç noktasındaki limanımsın,
Her an beni içine çeken bataklığımsın;
Sen ömrüme gelen en güzel , en acı , en gaddar ama tek sevdiğim sevgilimsin.

28 Eylül 2009 Pazartesi

Ölümüne Sevmek




Eyy şafaklarıma sakladığım güz güneşim
Kalbi kırığım,hüzün bakışlı yarim
Ben seni meleklerin sessiz huzuruyla sevdim
En güzel masalları düşlerine verdim geceleri
Ah benim aklımın karışığı,yaşam sevinci kuşum
Yıldızları saklasam akşamdan kalma sabahlarına
Sarhoşluğuna sığınıp birkaç kadehin,kollarında uyusam
Ne kadar hasretim sana bilsen,ne denli susuz
Sessiz dokunuşlarımla sokulsam,sana sokulsam
Hissetsen kalbimi beni canında duysan
Sonra istersen aşk,ister de ölüm olsan
Vız gelirdi bana attığın kurşuna hedef olsam
Gözlerin uçurum olsun razıyım ben düşeyim
Zehir tadında da olsa dudakların yarim
Uzat bana,uzat ki öpüp ben de öleyim
Gülden bir tabutta sana geleyim
Yak beni yedi tepenin zirvelerinde
Savur küllerimi tüm sevmeyi bilenlere
Savur ki ben yeniden,sadece seni seveyim....

24 Eylül 2009 Perşembe

Elbet bir gün güneş bizim içinde dogacak !!!!




bızı ölüm bile ayıramaz
abin kim ki

benimle evlenirmisin degil
benimle olurmusun sevgilim

BENIMLE ÖLURMUSUN çirkın ordegım

14 Eylül 2009 Pazartesi

mutluluk





Benim için mutluluk, bir bakisindi senin...
ufak bir tebessumun... ansizin yolladigin bir mesaj... "prenses"i duymakti
senin agzindan...


Mutluluk seni gordugum o ilk andi... Seninle gecirdigim bir kac saatti
mutluluk, kollarinda oldugum bir kac an...


saclarimla oynamandi ve simsiki sarilmandi bana...


Hissettigime inandigim ruhundu mutluluk, ellerini tutmak, kalbine
dokunmak... Gozlerine baktigim zamanlarda bana anlattiklarindi mutluluk...


Kokundu, tenindi... sadece kollarinda olmakti mutluluk, hep orada kalmayi
istemekti belki de...


Ben dogalligini sevdim senin, herkes "dogruyum" derken, dogruyum demeden
"dogrum" olmani sevdim... Deliligini sevdim, kuralsizligini, korkusuzlugunu
sevdim, kendinle barisikligini...


Cocuk ruhunu sevdim, icinde biraz "ben" barindiran... Korkularini sevdim,
bana benim gibi oldugunu hatirlatan......


Mutluluk senin oldugun her yerdi benim icin, mutluluk sadece senin yaninda
olabilmekti aslinda..... varligindi mutluluk

10 Eylül 2009 Perşembe

. . . . . . . . ?




Kalbim suskun sessiz...
Uyuyor mu,ölüyor mu belli değil
Her adımım boğuk,nefessiz...
Yürek sevgi acemisi,kör cahil

Susun,ağlamayın geçmiş yıllarım
Sizi ben kadehlerde ararım
Yıllar geçtikçe yüküm ağırlaşır
Sevgisiz,sevdasız çok zor gelir

Ormandayım,ağaçsız
Çöldeyim,kumsuz
Kalabalık içindeyim,kimsesiz
Ağlamak için benimde nedenlerim var

Şarabın bile son kullanma tarihi geçmiş
Bir bir düşüyor yapraklar
Hüzne yenik düşer gözyaşım,kendini bırakıvermiş
Rahatsız etme gözlerimi,şimdi ağlamaktalar

Şöyle uzaklara gitsem
Bilinmeyen uzakara
Ve silsem gözyaşlarımı
tebessüm edebilsen hayata

. . . . . . . . !




Yine hüzün hükmediyor hecelerime. Ruhum bedenimi kontrol edemiyor ellerim tutmuyor ve gözlerim görmüyor. Kimseyi tanıyamıyorum… Herkes bana yabancı ve uzak artık. Anlamsız acılar çekiyorum ve kimim kimsem yokmuş gibi hissediyorum.

Sokaklarda dolaşamıyorum artık. Etrafı seyretmekle yetiniyorum. Durumum çok kötü ve yaşama ümidimi kaybettim. Bazen soruyorum kendime “bu çaresizlik neden?”diye ama cevap veremiyorum. Artık bedenime hükmedemiyorum ama sonumu görebiliyorum. Sevgiden ve sevgiliden uzak yalan bir dünya bir de ben tabiî ki.

Bu karamsarlık ne kadar sürer bilmiyorum. Hiçbir şeyi hak etmediğimi düşünüyorum. Son deminde hayatın huzura kapamak istiyorum gözlerimi… yalan olmayan üç şey biliyorum. Beklide şuan beni ayakta tutan üç şey: biri sen biri dostluk diğeriyse hayallerim. İçlerinde yalan ve pislik olmayan üç şey. İşte bu üçünü biliyorum…


Bedenime hükmedemiyorum
Ruhum acı çekiyor.
Kendime karşı koyamıyorum
Sensizlik canımı yakıyor.
***
Yalnızlık çalıyor kapımı yine
Sensindir diye kapıya koşuyorum
İçimdeki sensizlikten kurtulamıyorum yine
Kendime bir derman bulamıyorum
***
Ruhumu bırakıyorum ellerine
Huzura gözlerimi kapatıyorum
Sensiz geçen tüm günlerime
Uzun bir bölüm daha ekliyorum
***
Hiçbir şey yapamıyorum bugünlerde
Sensizliğe alıştırıyorum kendimi
Düşman gözlerin önlerinde
Ölüme bırakıyorum bedenimi…

HüZNüMüN RüZGâRLı YaNı




Kırgın durduğuma bakma, aslında bende her şey aynı. Hüzünlere olan bu bağlılığım, eskiden kalma. Hüzünler biraz daha sanki bana benziyor.
"Hiç değişmeyeceksin" diyor bir dostum. Bu söz, tarifi imkânsız bir mutluluk veriyor bana. Aslında yeni bir başlangıç için; yaşım ve rüzgâr müsait. Ama gerekli dermanı dizlerimde ve yüreğimde bulunamıyor. Yokuşları çıkarken yaşıma yakışmayan bir damla oluyor nefesimde. Bu darlıkta neyi değiştirebilirim ki? Yaşım daha küçük yüreğimden.
Ben aslında rüzgâr olsam, hep doğudan eserim.
Ben aslında, bir gün kapımın umuttan yana çalınacağına eminim.
Ben aslında, hayat ile hayali hep birbirine karıştırırdım.
Ben aslında anladım, cami avlusuna terk edilen kundaklı bir çocuktan bir farkım olmadığını.
Ben aslında anladım, hayatımın hep yamalardan ibaret olduğunu.
Ben aslında, cürmün kadar yer yakardım.

'Neyse' deyip toparlanmalıydım artık. Dökülen cümlelerimi, kırılan gençliğimi, darmadağın olan hayatımı anlamalıydım ve yeniden kalkabilmeliydim düştüğüm yerden. Bu kadar hassas olmanın vakti değildir artık.
Küçük yaralarımla uğraşarak kaybedecek vaktim yoktur. Zira hayatın tutunacak dalları vardı. Asılmalıydım ben de zayıf kollarımla hayata; sabrı öğrenmeliydim sıkca tutmalıydım bana uzanan elleri.

Değişmem zor aslında. Acılar hep aynı çünkü. Acılarım hep aynı…

Yine değişmeliyim, ey rüzgarlı hüznüm. Ne tarafa eseceğin belli değil, biliyorum. Biliyorum, denizi özlemem de kar etmez. Kim bilir belki masal olsaydı yaşadıklarım, bir umut olurdu hep Kafdağı'nın ardında. Ama masal değil yaşadığım, biliyorum.
Belki de oturup ağlayarak başlayalım değişmeye…
Oturup ağlayalım halime.

Belki tebessümlerimin bereketsizliği de terk eder beni böylece, kim bilir…

16 Ağustos 2009 Pazar

İnandığın sürece!..‏




Hayatın yollarında

Güneşin ışıkları da vardır,yağmur da

Güller de vardır, dikenler de…

Kahkaha da, sancı da

Kilometrelerce yürürken

Çok sert dağlar da çıkar önüne,

Çöller ve çok derin vadiler de.



Bazen çok hoştur yürüyüş.

Bazen fırtınalar eser…

O fırtınalı yollarda

Mucizeler de vardır,korkular da.

Sevgiyle coşarsın hep

Bazen gözyaşların damlar.



Bazen eğilirsin,bazen geriye düşer.

Hatalar yapılmak içindir,dersler öğrenmek için.

Ama istiyorum ki hiç unutma…



İstiyorum ki hep bil…

Asla yalnız yürümeyeceksin.

İnandığın sürece!..

14 Ağustos 2009 Cuma

hayat seninle güzel‏




Hani hayaller var ya kurulmaya değer
Anlar var ya içinde olmaya değer
Nasip kısmet var ya merakla beklenen
İnsanı yakan sevgiler var ya kül olmaya değen

Bir sevgili var ya yanında olmaya değen
İstenen sevgi var ya beklemeye değen
Tertemiz kalpler var ya yaşamaya değer
Mutluluk var ya ağlamaya değen
Emekler var ya aşk için feda etmeye değen
Yanlışlar var ya düzeltmeye değer
Eski günler var ya bugünü feda etmeye değer
Canım demek var ya söylemeye değer
Elinden tutmak var ya ölmeye değer
Konuşmak ister ya insan dilsiz kalmaya değer
Teninin kokusu var ya içine çekmeye değen
İçinden seven var ya onunla yaşamaya değen...


Sevgiliye ...

anlatmak imkansız seni‏




Tarifi zor,
Kelimeler yetersiz,
Dünya küçük,
Anlatması imkânsız seni...
Canımdan can, kanımdan kan
Ruhumun bedeni gibisin...
Öyle bir şeysin işte.
Sen benim herşeyimsin.
Anlatmak imkânsız seni...
Bedenimin bütün hücrelerine kazıdım ismini
Ölümlerden ölüm bile ayıramaz beni senden.
Kalbimin en olmadık yerindesin,
Hayatımın tam ortasında...
Öyle bir şeysin işte.
Anlatması imkânsız seni...
Düşünürken seni hayat duruyor,
Gözlerin gözlerime değdiği an
Kıyamet kopuyor içimde.
Ve sana bakmak hayatımın anlamıdır.
Öyle bir şeysin işte
Anlatmak imkânsız seni...
Seni tanıdığım gündü doğum günüm
Ve seninle geçirdiğim her gündür
Hayatımın en güzel günü.
Hayatımın en muhteşem anıdır
Düşündüğüm an seni.
Öyle bir şeysin işte.
Anlatmak imkânsız seni…
Rüyalarımda gördüğüm en müthiş şeysin.
Düşlerimi süsleyensin.
Hayatımın tek anlamısın.
İnan bana sevgili;
Sen yoksan ben hiç yokum.
Öyle bir şeysin işte.
Anlatmak imkânsız seni...
Şimdi bu imkânsızlığın içinde
Sana tek bir şey söylüyorum:
Seni seviyorum...
İyi ki varsın...
Hayatımın tek anlamısın.
Öyle bir şeysin işte...
Anlatmak imkânsız seni...

Güzel Gözlüme




Bir hayat bitti yeni bir hayat başladı şimdi bende
Ölümle doğmakla ilgisi yok bendekinin
Yokluk ve şimdi var olmanla ilgili bir şey

Sen yoktun düne kadar ben hiç yoktum
Var olmak için hissetmeli insan hissettirmeli kendini
Kimseyi hissetmeyen kimsenin hissetmediği ben
Nasıl hayatta vardım diyebilirim ki?

Şimdi gözlerin var bakışlarına kul olduğum
Hissediyorum… ve gözlerini seviyorum
Her bakışında sanki ben yaşıyorum.

Şimdi gülüşün var ki karşında eriyip bitiyorum
Duyuyorum.. ve gülüşlerine aşık oluyorum

Şimdi ellerin var pamuklara bezenmiş beyazım
Dokunmak istiyorum kirletmekten korkuyorum
Ellerimi kırklıyorum ve düşlerimde yaşama
Yalnız senin ellerinle sıkı sıkı tutunuyorum.

Şimdi sen varsın ve iyi ki varsın…ALAH ayırmasın
Seninle var oluyorum ve varlığını çok seviyorum…

Biliyorum korkuyorsun bilsen ben senden daha çok korkuyorum
Yooo.. güzel gözlüm ne birilerinden ne kötülüklerden
Ne insanlardan ne de bu dünyadan.
Varlığınla hayat buldum
Yokluğunda ölmekten korkuyorum…

Ben seni bu dünyada yaşamak için değil
Ben senin gölgende ölmek için seviyorum…

Kendimden Yoruldum...




kendimden yoruldum

sürekli maske takmaktan

içim kan ağlarken

insanlara gülmekten yoruldum...



hıçkırarak ağlamak isterken

gözyaşlarımı içime akıtmaktan

delice severken içimden dağlara denizlere

hoyratça esen rüzgara toprağa kuşlara

seviyorum diye haykırmak isterken

susmaktan yoruldum

mavinin her tonunda kaybolmak isterken

siyaha esir olmaktan yoruldum

kendimden yoruldum

hep güçlü olmak ne zordur

hep sorumluluk sahibi olmak

herşeyi bilmek zorunda olmak

ruhum yoruldu



çocukken genç olmak

gençken olgun olmak

çok yoruldum

çabuk tükettim ömrümü

yarınlarımı....

umutlarımı...

duygularımı...

geri dönüşü olmayan bir tüneldeyim

oyunun adı hayat

başrolde ben

yardımcı oyuncular sevgi aşk acı geçmiş



senaryo konusu

herşeye rağmen mutlu olma sanatı

ve oyun bitti

perdeler indi ışıklar söndü

kendimden yoruldum...

Aşkın hikayesi :)




Bir zamanlar bütün duyguların üzerinde yaşadığı bir ada varmış:
Mutluluk Üzüntü Bilgi ve tüm diğerleri Aşk dahil.

Bir gün adanın batmakta olduğu duygulara haber verilmiş. Bunun üzerine hepsi adayı terk etmek için sandallarını hazırlamışlar.Aşk adada en sona kalan duygu olmuş çünkü mümkün olan en son ana kadar beklemek istemiş.Ada neredeyse battığı zaman Aşk yardım istemeye karar vermiş. Zenginlik çok büyük bir teknenin içinde geçmekteymiş.Aşk "Zenginlik beni de yanına alır mısın?" diye sormuş.Zenginlik "Hayır alamam.Teknemde çok fazla altın ve gümüş var senin için yer yok." demiş.Aşk çok güzel bir yelkenlinin içindeki Kibir'den yardım istemiş. "Kibir lütfen bana yardım et!" Kibir "Sana yardım edemem Aşk. Sırılsıklamsın ve yelkenlimi mahvedebilirsin." diye cevap vermiş. Üzüntü yakınlardaymış ve Aşk yardım istemiş: "Üzüntü seninle geleyim." Üzüntü "Of Aşk o kadar üzgünüm ki yalnız kalmaya ihtiyacım var." Mutluluk da Aşk'ın yanından geçmiş; ama o kadar mutluymuş ki Aşk'ın çağrısını duymamış. Aşk birden bir ses duymuş. "Gel Aşk! Seni yanıma alacağım..."Bu Aşk'tan daha yaşlıca birisiymiş. Aşk o kadar şanslı ve mutlu hissetmiş ki onu yanına alanın kim olduğunu öğrenmeyi akıl edememiş. Yeni bir kara parçasına vardıklarında Aşk'a yardım eden yoluna devam etmiş. Ona ne kadar borçlu olduğunu fark eden Aşk Bilgi'ye sormuş: "Bana yardım eden kimdi?" Bilgi "O Zaman'dı" diye cevap vermiş. "Zaman mı? Neden bana yardım etti ki?" diye sormuş Aşk. Bilgi gülümsemiş:

"Çünkü sadece Zaman Aşk'ın ne kadar büyük olduğunu anlayabilir"

:::SuSuYoRuM :::




Birgün sessizliğim oluyor boğuyorsun kelimeleri içimde...
Birgün çığlığım oluyor döküyorsun içimdeki kırıntıları düşüncesizce...
Bazen yalnızlığımsın içinde kaybolduğum...
Bazen kaçmak istediğim duygularım...

Korkuyorum senden...
Belki de alıştığım sensizlikten...

Bir geliyorsun bir gidiyorsun...
Gözlerimde göremediğimsin...
Yüreğimde bulamadığımsın...
Sen bende bilinmeyensin !

Ve sen
Anlattıklarımdan çok anlatamadıklarımsın...

Bağladım elimi kolumu çaresizliğim yüreğimin düğümü....

S en
U nutulan
S en
T ükenen
U mutlarımsın...
M utluluğu taşıyamayansın !

8 Ağustos 2009 Cumartesi

sadece sen‏





Ayrılalım deme sakın! Seninle bulmuşum bütün kaybettiklerimi. Gözlerimi yeniden açmışım dünyaya. Razıyım senden gelenlere, katlanırım bütün zorluklarla. Seninle süsledim hayallerimi. Canımı koyarım yollarına. Seninle mutluyum sana mecburum.
Ayrılıklar girmesin aramıza. Dayanamam ırak olmaya senden, çekilmez özleminin yükü. Son zamanlarda içimde bir korku kaybedeceğim, uçup gidecek ellerimden kıymetlim diye. Sarıl, kenetlen sakın gitme uzaklara. Bırakma boynu bükük, kollarımı iki yanda koyma. Seninle varım sana mecburum.
Hayatımı ikiye ayırdım senden önce ve sonra diye ne acılar ne hüsranlar yaşadım. Kaç defa yenik düştü bu kalp, kaç defa parçalara bölündü. Sevemem sandı başkasını. Bir gün sen çıka geldin koyu bir karanlığın içinden doğdun üstüme. Anladım ki hiç kimseyi seni sevdiğim gibi sevmemişim. Daha bir anlamlı anlamını yitirmiş hayatım. Sıcak bir gülüş, içten bir dokunuş var artık. Seninle güler bu yüreğim sana mecburum.
Ayrılmak aklıma geldiğinde içime saplanıyor bir sancı. Yakıştırmıyorum ayrılık kelimesini ikimize. Kelepçelenmişim hayata senle, sen nereye ben oraya. Ne yapsan kurtulamasın, nereye atsan peşinden gelir yüreğim. Atmak istesem içimden, içimdeki sen izin vermez. Seninle doğdu kalbim sana mecburum.
Konduramıyorum kimseyi yerine. Yakışmıyorlar, dolduramaz kimse yerini, hiç kimse sen gibi Senle bulmuşum kaybettiklerimi, düşlerim, hayallerim senle gerçek olmuş. Yüzüm senle güler, gözlerim senle parlar olmuş. Sana aidim sana mecburum.

5 Ağustos 2009 Çarşamba

nerdesin . . . . !!!




Yine Yoksun Bu Gece Kar ve Soğuk Var Yerinde..!!


Islanmak icin sokaklarda yurudugum yollar bombos nedense...Bu gece kar var...


Ayin on dordu gibi cemalin kar ve hayalin var bu gece yuregimde...
Acaba bir gun islanmamak icin kosarken yolun kiyisindaki tasin oyugunda isildar bir vaziyette beni gorup avucuna aldigini bir hatiranda yazacak misin..


Acaba birileri benim yalnizca bir avucu dolduracak kadar saf kar suyu oldugumu bilebilecekler mi...



Benim bir gulucugumu gor pencerende her tanenin dustugunde cikardigi seste benim sesimi duyar gibi ol...Her damla tertemiz bir nefes olsun sende sevgiye ve sevdaya giden... Aglamak kadar gulmekte var su hayatta...


Hislerin en yogun halini ozlemlerin en buyugunu sevdanin en zorunu istiyorum belki de bir sen bir de kis gunu yagan kar tanesi var hayatimda...


Yagan kar taneleri saclarindan kayip alnindan kirpiklerine dokulsun
gozlerinden yuzune dagilip yanaklarini oksasin dudaklarina carpip boynundan asagiya suzulsun...


Bu gece yalnizim yine...Sen yoksun bu gece...Bu gece amansizca yagan bir kar var yine.


Yalniz agliyorum islanan camlarin onunde gozyasim lapa lapa yagan kar tanesi adeta bu gece...


Yesili severim diyenlerin sevmediklerini anlarsin bastiklari zaman bir ot parcasi gibi yesil cimenlere... Guzeli severim diyenlerin de bir gun yanildigini anlarsin...Megerki ben seni ne cok sevmisim kar tanesi...


Hep islak kalmis el ele tutsacak ellerimiz gozlerine hep huzun yerlesmis... Seni ne kadar cok sevdiysem o kadar uzaklara dusmusum ayri gecelerde hep sana aglamisim yoklugun buyumus yalniz kalmisim...


Ben seni ne kadar sevdiysem incinen cocuk bakislarinda kalmisim hep kosmus yetisememisim yol ayrimlarina. ..


Seni ne kadar cok ugurladiysam o kadar cok beklemisim donusu olmayan yollarda... Sen hep uzaklara gider olmussun...Karli mevsim ayrilik demek olmus..
Ben senin kis gecelerinin ay isiginda guzellesen yuzunun tutkunu olmusum...


O isligin seni goturdugu yere kadar cekip gitmissin sen...
Cikan yanki seslerinde anlamisim seni kaybettigimi. .


Oysa sevda her gun buyutmeli kendini yasanan zorlu ayriliklarda. ..
Bu gece kar var...


Kar tanelerinin dokuldugu camlarin onundeyim...
Ya sen...Sen nerdesin kar tanesi..
Su anda tek basina misin. .
Nerdesin. ..

30 Haziran 2009 Salı

Hayat Nefretim!!!





Yaşamak,gülmek,ağlamak,
Hep acı verici..
Yaşadım,güldüm,ağladım,
Ama hiç sevinmedim bu hayatta!..
Hayattan tek istediğim:sevmek ve sevilmek..
Ama bu hayat bunuda çok gördü bana;
Döndüm baktım eski zamanlara;
O eski zamanı yaşamak istedim,
Bşaramadım...
Hayattan hep nefret ettim...

Sevmek beni sevdirmedi;
Hep ağlattı,
Hep acı verdi,
Ama artık sevmiyceğim,
Çünkü hiç sevinmedim...
BU benim hayat nefretim!

Ama yinede biliyorum ki;
Hayat bu,
Bazen ağlatır,
Bazen güldürür,
Yaşamayı ve ölmeyi öğrenmeliyiz...

İŞTE BU BENİM HAYAT NEFRETİM!!!

27 Haziran 2009 Cumartesi

- - Seni yaşacağım‏ - -




Acılar biriktiriyorum masum avuçlu çocukların yüreklerinde!
Şehre dar gelen bir hayalin tam ortasında kederler çoğaltıyorum yırtık ceplerimde.
An geliyor bir ülkeye bölünüyor yüreğim ve an geliyor dünya oluyor acımasızlığım yamacında yüreğim...
Saklı düşlerimin o en kayıp adreslerinde bir masala dönüyor sözlerim.
Zamansızlığıma sığdıramadığım derin acılar saklı şimdi kimliksiz düşlerimde!
Ben bir şehre çekip giderken bir ülkeye dönüyor yüreğim.
Ben şehir ve ülke iki bağımsız hayal atlası ve otam ortasında ben masum avuçlu bir çocuk yüreği...
Bütün terkedişlerime bir kandil yakıyorum gecenin sustuğu bu anda!
bütün hayal kırıklıkları bütün sıradanlıklar ve bütün mavi olmayan aşklar birer birer kapı çalıp çekip gidiyorlar.
Oysa bir yıldız sararken gamlı düşlerime ve kelimeleri hüznün rengine boyarken ardımda yaşayamaycağım her şey bir uçurum olup çıkıyor karşıma!
Zamanı karalıyorum silikleşen yazılarımın içinde ve göğün karanlığına hicran yazıyorum siz sabaha soyunup uyurken bense gecenin tam koynunda.
adıni bile bilmediğim bütün sözlerin esaretini yaşıyorum.
Bütün savunmasız korkularımın cesur bir savaşçısıyım sanki şuan çünkü ben;
SENİ YAŞIYORUM...

Ayrılıkların o kapanmaz yara gibi duran bütün ayraçlarını kaldırıyorum.
Tuz basıyorum özlemden çatlayan yüreğimin yarasına!
Akşamlar geceye soyunup dururken ve çekip giderken bütün eşgali yıldızların ben göğe yükseliyorum sanki!
Gögün avuçlarında bir zaman sonra sewgi yağdıracağım bu karanlık şehre ve bu kayıp dünya sahnesine!

SENİ YAŞIYORUM işte upuzun yolların umutlara bağlandığı uzak bir kentin en ücra yerinde!
İç cebimde melankolik bakışlarımdan bir tutam umut demeti ve yanlızlığıma tütsü yakarken ben
sen gecenin ağaran saçlarıyla bir rüzgar olup geliyorsun taa o uzak kentlerden...
Ben bir ülke oluyorum işte o an bütün halklarıyla aşk dolu bir ülke!
şimdi masalsı bir güzelliğe kapılıyor gülüşlerim.
Şimdi benden kilometrelerce uzaktasın ama dokunsam heyecandan ölecekmiş gibisin ama yoksun işte.
Çelişkilerin acımasız derin çukurlarında bir yanım seni yaşıyorken bir yanım melali bir aşkı yoklayıp duruyor.
Ve acılar biriktiriyorum hiç durmadan minicik avuçlu çocukların gül kokan yüreklerinde!
Şehre dar gelen bir hayalin ortasında ben kederler çoğaltıyorum yırtık ceplerimde.
Sensizlikten kalma yanımın miladi aşk hüzünbazlığında hasrete dokunuyor umarsızca ellerim.
Gemisi batmak üzere olan bir kaptan gibiyim tıpkı gemi batıyor ve ben boğuluyor...
ki sen hala yoksun ben ben ben....
SENİ YAŞIYORUM...

Dayanılmaz korkular ve kaygılar var içimde.
Bitip giden bir ömrün sonbaharında ilk yaz sevmelerim var umuda yazılı mısralarımda.
Öyle çok şey varki dayanılmaz durur ruhumun çarmıha gerilmiş umutsuzluklarında!
Varların bir an da yoklara karıştığı bu hayat yokuşunda son nefesim oldun sen ve yaşamsız bir mısramın en kederli yanında bir tatlı gülüş oldun sen
SENİ YAŞIYORUM
Ve karanfil işlemeli mendillere sarıyorum şimdi bütün gülüşlerimi ve gecenin son yıldızıyla sana göndereceğim belki!
Belki benim yerim yerime o dokunacak tenine!
Belkide bu firari dokunuşlarım kaybolacak teninin gizemli evreninde!
Gözyaşlarım ıslatacak yüreğinde kuruyan düşten güzel çiçekleri ama sen bilmeyeceksin belkide bu acımasız sahtekar gülüşlerin içinde kaybedeceksin benim bu masum gelişlerimi!
Oysa görmeyeceksin bir karanfilin gülücüğünü ve ağlarken kaybedeceksin yüreğinde aşka dair bütün karanfilli sözlerimi ve son bakışlarımda ıslanacak bütün terkedişlerim
ama benSENİ YAŞAYACAĞIM işte!
Zamanın en kötümser yerinde uzak bir şehirde bir yürek mesafesi kadar yakın edeceğim bekleyişlerimi.
Sensizliğin senli yokuşlarından yüreğin güç verecek bana ve çıkacağım ben o sensizlik yokuşlarını!
Sana ve aşka dair ne varsa yüreğimde bu kez onları biriktireceğim ben. Masum çocukların gülüşlerindende çalıp ve yırtık ceplerime doldurup bütün yıldızları bir gece yarısı sana getireceğim.Sensiz yaşamayı sensizliğin coğrafyasında bırakıp bambaşka bir iklimden hayaller çalarak ben sadece
SENİ YAŞACAĞIM. . .

13 Haziran 2009 Cumartesi

Yanimda OL...OLurmu_?




Şaşarsam bir gün gittiğim yoldan,
doğru yola götürmek için gel olur mu...?



Yollarım engellerle dolu ise,
yardım etmek için benimle gel olur mu...?



Bırakmıyorlarsa beni sana,
dağları aşarak gel olur mu...?



Uçurumun kenarında isem eğer,
elin elimde olsun olur mu...?





Bakarsam eğer bir gün başka birine,
karşıma çık olur mu...?



Aldanırsam sahte gülüşlere,
aklıma gelen sen ol olur mu...?



Oynarsalar gönlümle bir gün,
korumak için meleğim ol olur mu...?



Kaptırırsam kalbimi bir başkasına,
söküp atan sen ol olur mu...?





Kalkarsa dünyada olmayan huzurum
sevincim sen ol olur mu...?



Yarım kalırsa bu sensiz geçen ömrüm,
gurbet'de sılam da sen ol olur mu...?



Aç kalırsam eğer Aşk'ından,
ruhumu besleyen sen ol olur mu...?



Kanatırsalar gönlümü derinden,
merhemimde sen ol olur mu...?





Mısralarda ararsam seni bir gün,
çıkıp gel Aşk defterime olur mu...?



Dalarsa gözlerim yollarına,
haber vermeden,kapıyı çalmadan gel olur mu...?



Ağlarsa bu gözlerim hasretinden,
silmek için koşa koşa gel olur mu...?



Son nefesimde bile seni dilersem,
yanımda ol... OLUR MU...?

" Oysa ki Ben "





Ve ben
Oysa ki ben
Ah ben!

Nasıl da farklı kılmıştım seni herkesten !

Herşeyin eni sendin ..
En çok sevilesi , en çok özlenesi ,en çok saygı duyulası , en çok hayat yapılası !

Tüm bunları doldurupta ceplerime giderken hayallerin peşinden,
En çok yıkılmak oldu yanıma kalan !

Herşeyin güzeli bildiğim sen,
Beni acıttın !
Ve acı en çirkindi bildiğim bütün hikayelerde ..

En karalardan korkuyorum artık ,
Biraz beyaz çalsana düşlerime !!!

Is/Sızımdın Sen...




Köhne bir aşkın kırıklarını toplarken bulmuştum seni.
Ve seni bulmuşken tam da, kendimi kaybetmiştim sende. Yüreğine yaslanmıştım küçücük yüreğimle.
İmkan/Sızımdın sen...
Sızımdın..
/..imkansızdın

Geldiğinde yağmur vardı, ıslaktım. Düşlerime kelepçelenmiştim. D/üşüyordum.
Yağmur vardı...
Islaktım.
Bir sızının tam ortasındaydın sen... ıs/Sızımdın...

Herkesten uzakta dinlendiğim bir liman gibiydin. Düşler ülkesine giden gemilerim senden kalkardı hep... Düş'tün, düş'tük...

Yoksun şimdi...
Aslında varoldun mu hiç bilmiyorum. O kadar yakınsın ki bana ama o kadar uzaksın ki aslında... Çelişki kuyusuna düşmüş bir özlem galiba benimkisi...

Rüya gibiydin... Yaşarken gerçektin. Uyandığımda anladım düş olduğunu...
Rüya gibiydin...
Hayra yormak istediğim bir rüya...

Is/sızımdın sen...
Issızdın.
Yüreğin yakındı bana bilirdim.
Ama uzak-tı adın.

Issız(ım)dın.
Ve bilirim hep ıs/sızım kaLacaksın...

2 Haziran 2009 Salı

an-la-mı-yor-sun




Hayatın şu yorgun ve doyumsuz yalanları arasında kaybolan yıllarım ve değer veripte ulaşamadığım sevgimin arasında kaybolup gidiyorum..Ve yorulduğumu hissediyorum..

Tam uyumaya çalıştığım an sen ve umutsuzluğumun kaybolduğu karanlıklar arasında ki senin varoluş hayalin beni ayakta tutuyor...Ve yavaş yavaş nefes almaya çalışıyorum..
Ve senin hayalin kaybolmasın diye geceye lanet okuyorum..
Kaybolmasından korktuğum için...


...Yürüyorum karanlıktaki hayaline.Ellerimi uzatıyorum ama karanlıklar arasında kayboluyor.
Gölgenle yarışıyorum.Sen bırakıp gitmek için;ben seni yakalayıp göndermemek için savaşıyoruz.

Yoruluyorum....Koşmaktan yakalayamamaktanyakalayıpta tekrar kaybetmekten yoruluyorum...
Susuyorum..Sessiz çığlıklar atıyorum duyamayacağın...
Korkuyorum....Bu seferki başka.Artık korkmamaktan korkuyorum.
İçimin kurumasındanağlayamamaktan korkuyorum.
Bana anlamsız bakan gözlerinde;gözlerimin yaşarmamasından korkuyorum....


Anlıyor musun?
Hayır!anlamıyorsun...Anlamadınanlamayacaksında.


Kayboluyorum...
Sende kaybettiğim ruhumu bende bulamıyorum...
Çırpınıyorumçırpındıkça da batıyorum...
Elimi uzatıyorum tutan yok...
Karanlığı avuçluyor parmaklarım...
Yalnızlığım bile beni yalnız bırakmış....
Sessiz çığlıklar atıyorum duymuyorsun..duymuyorsuuunn...


Yoruluyorum...
Susuyorum...
Korkuyorum...


Anlıyor musun?
Hayır!

An-la-mı-yor-sun...!

26 Mayıs 2009 Salı

. . . . . . .





Aşk hep ulaşılmaz olmalı,
Kıskançlıklarımız da öfkemizde...
Duygular içimizde coşmalı, tebessüm bizim yüzümüzde,
Nesneler elimizde durmalı hissettiklerimizse kendimizde...
Ama sevgi bunun neresinde?...
Karamsar durmamalı hayata bir de böylesini dene...
Yaşamımız bize en sık hüzünleri hatırlatıyorsa bil ki öncesinde seni bu hüzüne taşıyan güzel bir şeyler yaşanıp, bitmiştir... Yaralanmayı bırak ve güzellikleri düşün...
Dostlarını gülen yüzlerle görmek istersen sana bakarken, sevinçlerini de taşı onlara...
Ailemiz bize hep yakın olsun isteriz ama hayatta ne kadar yakın dururuz onlara?...
Acaba yanı başında durmak mıdır gerçekten içinde olmak mı, sadece istediğinde dokun onlara..
Yüzleri görmediğinde silinir aklından ama sıcaklığı hep kalır ellerinde ve yüreğinde…
"Her şey geçici" dersin ama aslında kalıcıdır farketmezsin...
Kalıcı olmasa hatırlamazsın bir kere...
Hiçbir şey günlük olamaz ki çünkü bugün bile yarındır ve dündür..
Arkadaşlıklar da öyle acil durumlar da...
Aşk yaşamnın her zerresinde olmalı ama önce kendinde, kıskançlığında içinde...
Duyguları bazen açığa vurmak zordur...
Karşımızdaki anlamaz diye mi endişeleniriz yoksa yanlış anlaşılmak mı korkutur kimbilir…
Ama en önemlisi hissedebilmektir biliyor musun?
Farklı şeyler hissedince anlar insan yaşamanın tadını ve tattırmanın hazzını...
Kendi içinde yaşayıp yaşamadığın önemli değildir sevgiyi yaşattırıp yaşattıramadığına bakar herkes....
Ben sana içimde ki sevgiden bir kırıntı yolluyorum, senin kırıntılarına karışsın diye...

////Yalnız ve Karanlık////




Yavaş yavaş dökülen
Sonbahar yaprağı misali
Süzülerek dökülüyor hayallerim
Gözlerimde umutsuz gözyaşlarım
Ve adımlarımda yalnızım ben

Herkes gölgemde yok olmuş,
Merhabalar birikmiş
Açılmaya yeminli dudaklarımda
Ve yüzler yabancı artık
Gerçekler yavaş yavaş vurmakta
Hançer gibi yüreğime
Ve sohbetlerimde yalnızım ben
Sessizlik yoldaşım şu karanlık sokaklarda

Herkes artık hiç kimse
Bir ben kayboluyorum karanlıkta
Bir ben mahkûmum karanlığa hapsolmaya
Ve anılarımda yalnızım ben

Gökyüzünden kayan yıldızlar gibi
Bir bir kayıp gidiyor yakınımdakiler
Ve gürültülü uyanıp rüyadan
Bir bir kâbuslara uyuyorum ben
Ve rüyalarımda yalnızım ben…


Alıntıdır. . .

23 Mayıs 2009 Cumartesi

-Özlem-




Daldım yine,
Bedenimle ruhum farklı alemde...
Ne aklım, ne de fikrim
Bende değil yine..
Bana dair ne varsa,
Hepsi sende Gülpare'm;
Kalbim,
Aşkım,
Vücudum ve
Bütün benliğine dolan hasretim...

Senden uzakta seni yaşamak,
Ne zormuş meğer.
Hayalimde seni aramak,
Seni düşünmek,
Yaşamaya çalışmak...
Ne dayanılmazmış meğer.

Çıkagelsen şimdi ansızın;
Şu kapıdan.
Koşsan kollarıma
Seni özledim diye haykırarak.
Çok mu şey istemiş olurdum,
Bir gülüşünü isteyerek..
Hiç olmazsa bir kerecik
Öpsem seni;
Nefes alayım diyerek..



Alıntıdır. . .

20 Mayıs 2009 Çarşamba

Yaşamak




Yaşamak,
Yorgun yağmur akşamlarının ertesinde,
Gözlerini açmaktır sabaha ve bahara
Gül yaprağından sarkan çiğ damlasının
Toprağı coşturmasını seyretmektir

Yaşamak,
Bazen dikkatlice bakarak görebilmek,
Bazen de kapalı gözlerle görmektir dünyayı
Kayan bir yıldızın burukluğunu hissetmek,
Doğan bir bebeğin çığlığının sevincini
Tüm insanlarla paylaşmaktır

Yaşamak,
Belli belirsiz köhne mahallelerin
Çamur çorak içindeki sokaklarında
Yalın ayak koşuşan çocukların tebessümüdür
Birbirine yaslanmış ahşap evlerde,
Bakkal manav hesaplarını yapmak,
Ay sonu denklemini kurmaktır

Yaşamak,
Umulmadık bir yerde, umulmadık bir zamanda,
Doğru insanla karşılaşmaktır
Belki bir durakta, belki bir otobüste,
Belki de bir köşebaşında göz göze gelmek
Ve duymamaktır dünyayı
Pırıl pırıl gözlerinin içinde yolunu kaybetmektir
Çekingen ellerine dokunup,
Titreyen dudaklarını öperek
Seni seviyorum diyebilmektir, yaşamak

Yaşamak,
Bir hayal kırıklığıdır
Gülmek, ağlamak, üzülmek, sevinmektir
Yaşamak, düşünmektir
Yaşamak, insandır



Alıntıdır...

7 Mayıs 2009 Perşembe

Yaşayınca Anladım




Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını,kendimi bulduğumda anladım.
Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış,
Kendi yolumu çizdiğimde anladım..
Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak,dinleyerek değil..
Bildiklerini bana neden anlatmadığını, anladım..
Yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış,
Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım..
Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden,
Neden hiç ağlamadığını anladım..
Ağlayanı güldürebilmek,ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş,
Gözyaşımı kahkahaya çevirdiğinde anladım..
Bir insanı herhangi biri kırabilir,ama bir tek en çok sevdiği, acıtabilirmiş,
Çok acıttığında anladım..
Fakat,hak edermiş sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını,
Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terk ettiğinde anladım..
Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet,
Yüreğini elime koyduğunda anladım..
''Sana ihtiyacım var, gel ! '' diyebilmekmiş güçlü olmak,
Sana ''git'' dediğimde anladım..
Biri sana ''git'' dediğinde, ''kalmak istiyorum'' diyebilmekmiş sevmek,
Git dediklerinde gittiğimde anladım..
Sana sevgim şımarık bir çocukmuş,her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan,
Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım..
Özür dilemek değil, ''affet beni'' diye haykırmak istemekmiş pişman
olmak, Gerçekten pişman olduğumda anladım..
Ve gurur, kaybedenlerin,acizlerin maskesiymiş,
Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış,
Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım..
Ölürcesine isteyen,beklemez,sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi,
Beni af etmeni ölürcesine istediğimde anladım..
Sevgi emekmiş,
Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş...

Can YüceL

--Kırgınım--




Kırgınım…
Kime olduğunu, neye olduğunu bilmeden kırgınım…
Belki hayata, belki kendime kırgınım sadece…

Kırgınım…
Yüreğim bir yanardağ gibi kaynayarak yanarken,
Nasıl oluyor da bir buz dağı oluveriyorum bir anda…

Kırgınım…
İçim sevgi ile kavrulurken neden böyle yıkıcı,
Parçalayıcı oluyorum…
En çok sevdiğim varlıkları biranda kırıp,
Un ufak ediyorum…

Kırgınım…
Öfkeme, tat almayan yüreğime,
Sevmenin, sevilmenin değerini bilmeyen
Kalbime…

Kırgınım…
Yeşilin huzurunu, mavinin derinliğini,
Görmeyen gözlerime...
Kuşların nidasını işitmeyen kulaklarıma
Kırgınım…

Kırgınım…
Mantığımla kalbimin arasında gidip gelen
Benliğime…

Kırgınım…
Sonuçlandıramadığım sevgilerime,
Sarılmaya korktuğum sevgililerime…

Kırgınım çok kırgınım,
Beceriksizliğime, korkaklığıma,
Kırgınım…
Beklide bir hayalden ibaret oluşuma…

5 Mayıs 2009 Salı

Gölgelerin Dansı




Yıldızlı gecelerde mum ışığında dans eden bir çift gölgenin,etraflıca aşkla başlayan,bitmemecesine,sonsuzluk hayalleri vardı beyinlerinin bir köşesinde.Bir tutam sevgi,zarif bir dokunuş,kimyası bozuk delicesine şairane yaklaşımlar.Zamanla aşk acısıyla garipsenecek bir yalnızlığa dönüşeceğini kim bilebilirdi ki?Gölgelerin dansının sonunun mezarlara gömülü umutlardan ibaret olabileceğini...

Hırslar,kıskançlıklar,rekabet ve kesilmiş bileklerden sızan kan misali durmak bilmeyen yalnızlık..

Yağan karla birlikte,kaldırımlardaki ışığın altında şemsiyesiz yürüyüşler,yerini yavan ve zaptedilmesi mümkün olmayan hiçliğe bırakır.Kaybolan tek vücut,reçete ihtiyacı olan anlamsız ve geçmişi özleyen boş bakışlarda saklıdır artık.Çekirdek aile beklentileri yok olup gider umutsuz hayallerde.

Yıpranmış kırmızı çarşaflar,sıradan,beyaz yenileriyle yer değiştirir.Şeytanın ruhunu sarmaladığı kovulası terkedilmişlikte geçer bi-çare geceler.Uykusuzluk,başağrıları ve şişmiş gözlerle karşılar sabahları.Zaman yaraları tamir eder diye kandırır kişi kendini.Yalanlarla oyalar yüreğini.Sonunda karton bir kutunun içine koyup,yastığının altına saklar sevgisini...

Düşlerde kalır geceler boyu süren gölgelerin dansı...
Yıldızlarsa tek şahidi.

Masallar Anlat Bana..




Hadi bana masallar anlat.Karanlık masallar.Kötü bitsin hepsinin sonu.Prensesler kurtulamasın mesela.Ejderhalar yesin kahramanları.Peri padişahları sözlerini tutmasın.Ağlasın bütün sevimli hayvanlar.Dilleri tutulsun,konuşuyorlarsa da konuşamasınlar...

Hadi bana masallar anlat.Karanlık masallar.Kellere yüz verilmesin mesela.Rapunzelin saçlarını kökünden kessinler.Ayakkabı daha ilk denenen kızın ayağına uysun,evde kalsın Sindirella.Bal kabağı kırılsın,fareleri kedi yesin.Çizmeli kediyi dövsün kasabın kedisi.Çizmelerini bırakıp kaçsın.Ağlasın...

Hadi bana masallar anlat.Karanlık masallar.Fareli köyün fareleri sağır olsun mesela,kavalcı bir rock grubunda yan flüt çalsın,grup tutmasın,dağılsın.Kraliçe pamuk prensesi uyutmaktan vazgeçip zehirlesin.Onu öpen prenste ölsün.Kötü dev yedi cüceleri ezsin mesela yanlışlıkla.Bilerekte olur,farketmez.O çocuk fasulye sırığından düşsün.Hansel ile Gratel'i ormanda kurt yesin.Sonra o kurt kırmızı başlıklı kızı da tatlı niyetine yesin.Hatta hızını alamasın kırmızının ninesini de yesin,avcıyı da yesin,3 küçük domuzu da yesin.Yarasın kurtcağıza,tosun gibi olsun...

Masallar anlat bana.Karanlık masallar.Kan götürsün her yanı.Yalan olsun tüm sevgiler.Gelmesin hiç beklenenler.Üzülsün hep tüm sevenler.Yalan çıksın verilen sözler.Kendinden başkasını kimseyi düşünmesin kahramanlar.Ve mutluluk değil hüzün olsun,ölüm olsun sonlarında..

Masallar anlat bana.Karanlık masallar.Ki gerçeklere alışayım.Mutlu sonlar varmış.İyiler hep kazanırmış.Boşver hepsini.Sen masallar anlat bana.Karanlık masallar.Ki göreyim gerçekleri.Bileyim hayat neymiş.Rüyalara dalmayayım,canım yanacaksa da gözüm göre göre yansın.Nasıl sinmişse hayata acı,sinsin masallara da.Alışsın düşlerim bu sonlara.Böyle ürkek,böyle masum,böyle renkli hayallerle çıkmayayım hayatın karşısına.Nasıl çöktüyse hayata karanlık.Öyle çöksün masallara da.Bana benzemesin masum çocuklar..

Annem...




Ellerime baktım…
Hala yumuşak ve kar beyazı… Ne değişmişti… Annem ellerime dokunup derdi;
—ellerine dokununca yüreğini görüyorum yumuşacık bir kalp her sabah kendini yenileyen beyaz yağmurlarda yıkanan bir masumluk…
Söylesene annem ne değişti… Sen diyordun yüreği güzel olanlar mutlu yaşarlar diye… Ne değişti hayatımda.

Mutlu değilim be annem! …
Her gece yıldızları yorgan gibi üstüme örtüp gecenin soğuk sularında boğuluyorum…
Haberin var mı senin?
Alfabemi değiştirdim ben bütün tapularımı yıkarak. Artık sesli harflerim yok benim. Anlamsız nedensiz, öksüz, kendi kendine küsmüş harflerim var. Birde hastalıklı noktalama işaretlerim…

Duydun mu annem beni?
Notasız, umutsuz müzikler dinliyorum. Ruhum rahatsız olmuş dünyanın satılık müziklerinden; … Yasakladı notalı, umutlu, anlamlı müzikleri…
Birde ağıtları dinler oldum…

Annem yüreğim yanıyor!
Mevsimlerimi yakıyorum her gece ruhumun ağlayışına. Ne kış var hayatımda nede yaz… Öyle soğuk, öyle boğuk… Gülüşlerimi anlamlı cümlelerimle yolcu ettim. Sevinçlerim arkalarından ağıt yaktılar…

Ağlama ne olur annem yakma canımı
Gözyaşlarımı yalnızlığıma bağışladım, … Ağlayamam da seninle.

Annem bir avuç sevgiye ihtiyacım var.
Yarım kalmış öykülerden geldim. Kapısı kapalı masallarda yaşadım
Bu gece ellerini saçlarımda gezdirir misin? Bu gece, bu gece kollarında uyuyabilir miyim?
Annem sensiz hayati hic düsünemiyorum

Annem bu gece yüreğine sığına bilir miyim?
Çok yara aldım Annem…


alıntıdır...

19 Nisan 2009 Pazar

--İnsanın Yedi Çağı--




Bütün dünya bir sahnedir...
Ve bütün erkekler ve kadınlar
sadece birer oyuncu...
Girerler ve çıkarlar.
Bir kişi bir çok rolü birden oynar,
Bu oyun insanın yedi çağıdır...
İlk rol bebeklik çağıdır,
Dadısının kollarında agucuk yaparken...
sonra mızıkçı bir okul çocuğu...
Çantası elinde, yüzünde sabahın parlaklığı
Ayağını sürerek okula gider...
Daha sonra aşık delikanlı gelir,
İç çekişleri ve sevgilinin kaşlarına yazılmış şirleriyle...
Sonra asker olur, garip yeminler eder.
Leopara benzeyen sakalıyla onurlu ve kıskanç,
Savaşta atak ve korkusuz,
Topun ağzında bile şöhretin hayallerini kurar...
Sonra hakimliğe başlar,
Şişman göbeği lezzetli etlerle dolu,
Gözleri ciddi, sakalı ciddi kesmli...
Bilge atasözleri ve modern örneklerle konuşur
Ve böylece rolünü oynar...
Altıncı çağında ise palyaço giysileriyle,
Gözünde gözlüğü, yanında çantası,
Gençliğinden kalma pantalonu zayıflamış vücuduna bol gelir.
Ve kalın erkek sesi, çocukluğundaki gibi incelir.
Son çağda bu olaylı tarih sona erer.
İkinci çocukla her şey biter.
Dişsiz, gözsüz, tatsız, hiç bir şeysiz..

Bu yazı William Shakespeare'ın 'Nasıl Hoşunuza Giderse' adlı oyununun 3. Bölüm 7. Trajedyasıdır

William Shakespeare

18 Nisan 2009 Cumartesi

--Hayat Vermiyor Elini--




Yerde kıvranan kalbimin üstünde dansediyor acılar
koparıp göğsümden yerlere fırlattığım kalbimin
kimse dönüp bakmıyor
görmüyor ateşler içinde kıvrandığını kalbimin
eğilip almıyor ateşler içinde
yanıyor kalbim!
kalbim ahhh!!!

Yaprakları acılı rüzgarlada ürperen
yorgun bir dağ lalesiyim bir yol başında
yaralı ceylanların gözlerinde inliyor bedenim
ruhum bir cellâtınki kadar soğuk ve tedirgin
kirli bir hayatın karanlık odalarında
mil çekiliyor gözlerime
kör oluyorum!
dost bildiklerim hançerini saplıyor göğsüme
yaralanıyor canevim
kan damlıyor her yerimden
yüreğimden
ellerimden
gözlerimden
dudaklarımdan...
ahhh!!!

Zifir karası gecelerin acısı zaptediyor ruhumu
kalbimin en ince sızısından vuruyor hayat
ne güneş ısıtıyor üşüyen anılarımı artık
ne de insanlardan kaçıp sığındığım tenhalar
çıkmaz sokaklarda yitirdim yolumu, şaşkınım
şimdi yüreğim çırpınan yaralı bir kuş gibi çaresiz
kış kadar soğuk bedenim şimdi
param parça her yerim
bir ihanet sisinde yitirdim herşeyimi
yıldızlar göz kırpmıyor , ay küs
sisli geçen her gecenin ardından yağmuru bekliyorum

Ah!!! Diyorum,
keşke bende duygusuz yaşamayı becerebilseydim
yalanlar sıralayabilseydim, yalanların ardından
aç çocukların gözlerine bakıp utanmasaydım
yanmasaydım bu kadar dünyanın acısına
gözlerime perde çekip, unutabilseydim her olup biteni
ihanetlere incitmeseydim yüreğimi bu kadar

Ey ömrüm ödedim borcunu acıların, azad eyle beni
anladımki söz geçmiyor yüreğe tufandan sonra
bağışlamıyor hayat yüreğiyle oynayanı
el yordamıyla yürüyorum şimdi yürüdüğüm yerde
yalanlardan örülmüş bir duvarın kenarından tutunarak,
onurlulara mahsus acılı taşlara yürüyorum...
bir sümüklüböceğin kabuğunu sürüklediği çaresizlikle
sürüklüyorum bölük pörçük hayatımı ardımdan.

Ey kalbe saplanan hançer
ey ciğere işlenen kurşun
bu yürek artık ağlamamalı,
yanmamalı acılara bu kadar
ağır geliyor onurlu bir ömrün çekilen yükü
bir yanım deniz, bir yanım uçurum, bir yanım ateş
yalnız bir yolcuyum meçhule giden dümensiz bir gemide
gözlerimde kaç bin yıllık ah!
yüzme bilmediğini bile bile denize atıyorum kalbimi
alıp götürsün diye upuzun yanlızlıklara dalgalar

Yorgun bir dağ lalesinin hazin hikayesi hayatım
yaşama sevincimi yıllar önce
çiçekleri çiğnenen bir bahçede yitirdim
ağrılar içindeyim şimdi ah! mavi kuş
yorgunum, bitkinim, dargınım!
elini vermiyor hayat!
bir uçurum kenarında
ha düştüm düşeceğim

her gece bir yıldız kayıyor gözlerimden
yüreğimden bir dilek sönüyor her gece
bu yüzden hep yetimdir bir yanım
bir yanım aşka ve acıya ayarlı

enkaz oldum, toz oldum, duman oldum
'''"ben bu kahrı çeke çeke yoruldum"'''
kara bir dumanla boğuluyorum şimdi
şimdi kara gecelerin kör kelebeği gözlerim
karanlıklar içindeyim dipsiz bir kuyuda
dolunay
bulutların arkasından
bakar
bakar
darılır...

ben
dolunaya
bakar
bakar
UTANIRIM..

14 Nisan 2009 Salı

Küçük Kız



Her gün ki gibi kalkıyorum yatağımdan
Kırık,dökük aynamın karşısına geçiyorum
Ama aynadaki ben , ben değilim
Arkaya dönüp baktığımda yıkılan hayallerimle bitip giden küçük bir kız var.
Terk ediyor işte.
Hiç arkasına bakmadan.
Ruhuma bir şeyler dokunuyor.
Can çekişiyorum.
Sanki ölüyorum.
Nefesim kesiliyor.
O giden küçük kıza gel diyorum.
Sesim çıkmıyor
Bir karabasan çökmüş hayallerime…
Küçük kız geri gelmiyor.
Seslendim duymadı …
Ağladım görmedi…
Gitti…
Ardına bir kez bile bakmadan …

--Dipsiz Kuyu--




Etrafımda onca ses var..ne dıyo bunlar.anlayamıorum.
Hayattan soyutlaşmısım ve hıc kımse benı gerı getıremıyor.
Buna sebep olan ne??bı hıc mı sadece.
İçimde fırtınalar kopuyor, dınmek bılmeyen hem de..
Sessız çıglıklarımı duyamıyor musunuz?haykırışlarımı...
Hayattan zevk alamıyorum zaten uzun zamandır.
Nefes de alamıyorum artık.d
Dipsiz bı kuyudayım ve gıttıkce hızlanarak dusuyorum.
Herkes kuyunun basında ama kimse elını uzatamıyor bana, hızıma yetışemıyor kimse.
Etrafımda kı her insan, her olay duşüşümü daha da hızlandırıyor.
Etrafıma bakıyorum her taraf karanlık.her yer sımsıyah.
Aydınlık çok uzaklarda artık.
Kurtulmak için çırpınıorum ama nafile.
Her çırpınışımda daha da dıbe batıyorum.
Son çırpınışlarım artık bunlar ama kimse farkında degil bunun...
vee artık pes edıyorum.kendımı bırakıyorum yavaşça kuyunun dipsizliğine...
Kulaklarımda sadece düşüşümün vızıltısıyla kaçınılmaz sona yaklaşıyorum...

10 Nisan 2009 Cuma

--яüzgaяℓaя Ağℓaя mı--




Ey hayat gözlerimi dikip sana bakmamı mı istersin yoksa söz alıp konuşmamımı istersin…Rüyamı gerçek sözlerimi hakikatli sandım yine güzel rüyaydı dolu dolu yaşadım seni hayat şimdi ağlıyorsam eğer yine aynı sahneyi yaşıyorum yine kalem elinde göz yaşlarımla sana yazıyorum seni sorgularken aslında kendimi sorguluyorum ama hep kelimeler kiyafetsiz kalıyor göz yaşlarım konuşuyor ruhumu okşarken hayaller gerçekler neden saklanıyor niye kabul etmiyor bu yürek bugün gülüp yarın ağlayacığını




Gözler mi yalan söylüyor sana hayat geçmiş kayıp giderken niye gelecek üzülüyor dünün acısını yüreğimdeyken niye bugünün acısı kök salıyor yıkıp geçiyor hayat sabun gibi kayıyor hayat


Elim varmayınca kaleme gerçekler niye saklanıyor zifiri karanlıkta niye umud ışığı yanmıyor yüreğime hançer saplanrken niye sırtım sıvazlanmıyor yarıştılan şerefsizlikken niye arada kaynıyor onur niye saadetin hakikatte olduğunu unutuyor insanlar niye boyun büküyor sözcükler cümlelere anlamayınca niye anlatanda suç aranıyor niye artık kelimeler yüreklere sökmüyor niye vicdan arada kaynarken yürek kan ağlıyor niye boşluk boşluğu kapatıyor niye kaıplaran hüküm sürmüş acı bir vicdanın kulağında durmuyor SÖYLE HAYAT eskiden koşup oynarken dizim kanardı şimdi niye yüreğim kanıyor...Söyle hayat Rüzgarlar ağlar mı ?Ağlar hayat Ağlar onun içindir hep fırtınadan sonra yağmur yağar...




Güneşimi niye bulutlar kaplıyor niye rüyam gerçek olmuyor niye benliğim beni sorguluyor sen sus hayat gözyaşlarım cevap versin…


Alıntıdır...

9 Nisan 2009 Perşembe

‘’Yalnızlığını anlat bana… ‘’

Image Hosted by ImageShack.us



Aldım elime kalemi, boş bir sayfa buldum sen’li yazılarımın arasında…
Yalnızlığı beklemeye koyuldum, beyaz düşlerime esir olan karanlık odamda…
Geldi, sensizliğin çarpıcı boşluğunda..
Nefesim daraldı, yuttum içimde her ne varsa…
Dört duvar dillendi sessizliğimden !

Sustu yakarışlar…
Taştı sessizlik içimden…
Kelimeleri karanlığa bıraktım hissedilebildiğince !
Ben konuştum, ‘o’ dinledi…
Ansızın, sustum… Sessizliğini dinledim..
Dinledikçe,
Sevdim sonu çığlık olan yalnızlığı..

Sarıldım kuytu gecelerde birtek o’na…!
Ne bir şikayet ne bir bıkkınlık..
Sevdim gecelerimde, adı yalnızlık olan, sessiz çağrını…
O’na rehin bıraktım ruhumun derinliklerini..

Yine yalnızlığa alabildiğine konuştuğum bir gecede,
Hayallerim düştü gözlerimden birer birer..
Yüreğimi gördüm karanlığın en ücra köşesinde..
Lime lime oldu gözlerimin önünde..
Tutamadım..
Yetişemedim yüreğime !

İşte o gece, yalnızlığa yakardım sayfalarca..
Ben konuştum..
Yine ‘O’ dinledi..

Öyle sessizdi ki..
İsyana meyilli sorularıma, cevap olamadı yalnızlığım..
O sustukça, ben haykırdım çaresizce..
Olmadı..
Sensizliğe çare olamadı…

Duvarlarım yıkıldı benliğimin üzerine..
Nefesim daraldı, bu kez acıyla…
Yutkundum, her kelimeyi yüreğime batırırcasına !
Sebebim oldu, her hecesi yüreğimi yakan kelime…

Yalnızlığı, yalnızlığa anlattım gecelerimde...

Pabucu dama atılmış hayallerime ağladım karanlığın yaralayıcı boşluğunda

!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!




Bana her bakışın aşk bulaştırdı üzerime, senin için umutlar büyüttüm çocuksu düşlerimde, sana gelirken yüreğimde umut vardı. şimdi bir demet hüzün bıraktın bende...

ilk yıkılışım değil bu,ilk hayal kırıklığı,ilk kaybediş değil. Mavi bir göğü olmadı hayallerimin, sen yüreğimi çaldın hırsız gözlerinle. Bana kaldı hayat denilen intihar, bir demet hüzün bıraktın yüreğimde...

oysa ben avuç avuç sevgi topladım yürüdüğün yollardan. görmedin sana titreyen dalı,
yollarına serdiğim gençliğimin üzerine basıp geçtin...


sen mahrem düşlerimi çaldın benim.
dar günlere saklanmış umutlarımı,el gün için biriktirilmiş tebessümlerimi,
biliyorsun,herkesin saklanmış bir yarası vardır hayatta.. sen bütün yaralarımı sattın çarşı-pazar, zaten yaralıydı yüreğimde,bir de sen... bir demet hüzün bıraktın bende...


söyle neden?neden beni katladın üçe dörde?
yüze beşyüze neden böldün beni?
bir han gibi kilit vurdun yüreğime, neden bir demet hüzün bıraktın bende...?


belki de ucuz kahramanlar gerek sana, ben yüreğimi bir kartvizit gibi yakamda taşımam ki... cebimde bozuk para değildir ki aşk... bir yanım çocuk masumluğudur bu yüzden....


ben seni gerekçesiz ve neticesiz sevdim.
ve nasıl sevmişsem seni,böyle dolu dizgin,
ulu orta,öylece hüzne belenmişim işte!
bir demet hüzün oldun bende...

sen çocuksu düşlerimin katili, başı sonu belli bir cinayetin meçhul maktülü.
üşüttün beni ateşlerde,yağmurlarda yaktın.
hüzün oldun...


bundan sonra ihlal ediyorum yürek yasalarını
ve ilan ediyorum.
gülüm!
sen bir demet hüzünsün yüreğimde büyüttüğüm...


bak senin için şiir doldu gözlerim,şairce ağlayacağım,madem ki;söndürdün lambaları, o zaman yakma! ! !
. . . karanlığına alışacağım. . .

Papatyalar ağlar mı?





PAPATYALAR AĞLAR MI Çok küçüktüm onu tanıdığımda. Kimi zaman büker boynunu, hüzünlenir kimi zaman içine kapanır, gizemlidir. Sevinçlidir kimi zaman da. Açılır saçılır neşe verir etrafa. Çok mutludur. Kimden mi bahsediyorum? Papatyadan tabi ki... Hani gençliğimizin baharında bize öteki yüzünü gösteren sırdaşımız, arkadaşımız, ümitlerimiz olan papatyadan... Seviyor... Sevmiyor... Derken bize yaranabildi mi sanki? Yolup yolup bir kenara atmadık mı? Kimi zaman kızmadık mı, küsmedik mi? Sevdiğimizin bizi çok sevdiğini söylediğini söylerken başımıza taç etmedik mi? Önde olan hep hep bizim duygularımızdı. Ama o bize hiç küsmedi, kırılmadı. Vefasını hiç esirgemedi. Üstelik hep gülümsedi boyun bükerek önümüzde. Onun da ağlayabileceğini hiç düşündünüz mü? Yağmur dışında papatyaları sulayan nedir sizce? Tabi ki gözyaşlarıdır. Papatyaların kendi gözyaşları. Bu gözyaşlarını farkedenler de, çiçek ruhundan anlayan duyarlı ve hassas kimselerdir. Güneşin doğuşunu, doğanın uyanışını hepimiz izlemişizdir... Kurtlar, kuşlar ve çiçekler de uyanır güneşle birlikte. Tabi bir de bizim Papatya... Ama Bayan Papatya, herkesten gizlediği dertlerini, kederlerini, hüzünlerini üzerinden atıp, çevreye neşeli görünme çabasındadır. Ağlamak, rahatlamak ister. Üzerindeki çiğ taneleri gözyaşı olmuştur ona... Ağla papatya... Ne olur sıkma kendini... Koyver gitsin gözyaşlarını... Ağla..... Siz hiç ağlayan papatya gördünüz mü? Çiğ tanelerinin papatyanın beyaz yaprakları arasından süzülmesi neye benzer bilir misiniz? Tabi ki çok özel bir hanımın uzun kirpikleri arasından dökülmeye çalışan gözyaşlarına... Eğer bu anı, siz de görseydiniz eminim ki etkisinden hiç kurtulamazdınız