29 Eylül 2009 Salı

SeN




Sen;
Lugatimdeki kelimeleri bir bir rafa kaldırdığım tozlu kitaplarımsın,
Gözyaşlarımı rahmet niyetine üstüne yağdırdığım umutlarımsın,
Dilime dilsizliği öretip boğazıma düğümlenen hıçkırıklarımsın;
Sen en derine sakladığım geçmişimdeki yarınlarımsın.

Sen;
Geleceğime ışık tutacağını sandığım umutlarımsın,
Yükümü hafifleteceğini sandığım ağırımsın,
Kabul olacağını sandığım dualarımsın;
Sen yüreğimdeki kahırlarımsın.

Sen;
Gözlerine baktığımda 'Geleceğim' dediğin gelmeyenimsin,
İçime çektiğim en yüksek dağlardaki nefesimsin,
Bilmediğim sokaklardaki bildiğim eylemlerin en güzel sesisin;
Sen kanayan yanımın en acı çaresisin.

Sen;
Kalabalık sokaklarda cıkmayan sesimdeki yanlızlığımsın,
Harabe odalarda parçalanmış yüzümün kahkahasısın,
gözlerimdeki kahverengi acımasız civanımsın;
Sen uzun yollarımın kısasısın.

Sen;
Ölüme giden uçurumların sahibisin,
Dalgalı denizlerin en uç noktasındaki limanımsın,
Her an beni içine çeken bataklığımsın;
Sen ömrüme gelen en güzel , en acı , en gaddar ama tek sevdiğim sevgilimsin.

28 Eylül 2009 Pazartesi

Ölümüne Sevmek




Eyy şafaklarıma sakladığım güz güneşim
Kalbi kırığım,hüzün bakışlı yarim
Ben seni meleklerin sessiz huzuruyla sevdim
En güzel masalları düşlerine verdim geceleri
Ah benim aklımın karışığı,yaşam sevinci kuşum
Yıldızları saklasam akşamdan kalma sabahlarına
Sarhoşluğuna sığınıp birkaç kadehin,kollarında uyusam
Ne kadar hasretim sana bilsen,ne denli susuz
Sessiz dokunuşlarımla sokulsam,sana sokulsam
Hissetsen kalbimi beni canında duysan
Sonra istersen aşk,ister de ölüm olsan
Vız gelirdi bana attığın kurşuna hedef olsam
Gözlerin uçurum olsun razıyım ben düşeyim
Zehir tadında da olsa dudakların yarim
Uzat bana,uzat ki öpüp ben de öleyim
Gülden bir tabutta sana geleyim
Yak beni yedi tepenin zirvelerinde
Savur küllerimi tüm sevmeyi bilenlere
Savur ki ben yeniden,sadece seni seveyim....

24 Eylül 2009 Perşembe

Elbet bir gün güneş bizim içinde dogacak !!!!




bızı ölüm bile ayıramaz
abin kim ki

benimle evlenirmisin degil
benimle olurmusun sevgilim

BENIMLE ÖLURMUSUN çirkın ordegım

14 Eylül 2009 Pazartesi

mutluluk





Benim için mutluluk, bir bakisindi senin...
ufak bir tebessumun... ansizin yolladigin bir mesaj... "prenses"i duymakti
senin agzindan...


Mutluluk seni gordugum o ilk andi... Seninle gecirdigim bir kac saatti
mutluluk, kollarinda oldugum bir kac an...


saclarimla oynamandi ve simsiki sarilmandi bana...


Hissettigime inandigim ruhundu mutluluk, ellerini tutmak, kalbine
dokunmak... Gozlerine baktigim zamanlarda bana anlattiklarindi mutluluk...


Kokundu, tenindi... sadece kollarinda olmakti mutluluk, hep orada kalmayi
istemekti belki de...


Ben dogalligini sevdim senin, herkes "dogruyum" derken, dogruyum demeden
"dogrum" olmani sevdim... Deliligini sevdim, kuralsizligini, korkusuzlugunu
sevdim, kendinle barisikligini...


Cocuk ruhunu sevdim, icinde biraz "ben" barindiran... Korkularini sevdim,
bana benim gibi oldugunu hatirlatan......


Mutluluk senin oldugun her yerdi benim icin, mutluluk sadece senin yaninda
olabilmekti aslinda..... varligindi mutluluk

10 Eylül 2009 Perşembe

. . . . . . . . ?




Kalbim suskun sessiz...
Uyuyor mu,ölüyor mu belli değil
Her adımım boğuk,nefessiz...
Yürek sevgi acemisi,kör cahil

Susun,ağlamayın geçmiş yıllarım
Sizi ben kadehlerde ararım
Yıllar geçtikçe yüküm ağırlaşır
Sevgisiz,sevdasız çok zor gelir

Ormandayım,ağaçsız
Çöldeyim,kumsuz
Kalabalık içindeyim,kimsesiz
Ağlamak için benimde nedenlerim var

Şarabın bile son kullanma tarihi geçmiş
Bir bir düşüyor yapraklar
Hüzne yenik düşer gözyaşım,kendini bırakıvermiş
Rahatsız etme gözlerimi,şimdi ağlamaktalar

Şöyle uzaklara gitsem
Bilinmeyen uzakara
Ve silsem gözyaşlarımı
tebessüm edebilsen hayata

. . . . . . . . !




Yine hüzün hükmediyor hecelerime. Ruhum bedenimi kontrol edemiyor ellerim tutmuyor ve gözlerim görmüyor. Kimseyi tanıyamıyorum… Herkes bana yabancı ve uzak artık. Anlamsız acılar çekiyorum ve kimim kimsem yokmuş gibi hissediyorum.

Sokaklarda dolaşamıyorum artık. Etrafı seyretmekle yetiniyorum. Durumum çok kötü ve yaşama ümidimi kaybettim. Bazen soruyorum kendime “bu çaresizlik neden?”diye ama cevap veremiyorum. Artık bedenime hükmedemiyorum ama sonumu görebiliyorum. Sevgiden ve sevgiliden uzak yalan bir dünya bir de ben tabiî ki.

Bu karamsarlık ne kadar sürer bilmiyorum. Hiçbir şeyi hak etmediğimi düşünüyorum. Son deminde hayatın huzura kapamak istiyorum gözlerimi… yalan olmayan üç şey biliyorum. Beklide şuan beni ayakta tutan üç şey: biri sen biri dostluk diğeriyse hayallerim. İçlerinde yalan ve pislik olmayan üç şey. İşte bu üçünü biliyorum…


Bedenime hükmedemiyorum
Ruhum acı çekiyor.
Kendime karşı koyamıyorum
Sensizlik canımı yakıyor.
***
Yalnızlık çalıyor kapımı yine
Sensindir diye kapıya koşuyorum
İçimdeki sensizlikten kurtulamıyorum yine
Kendime bir derman bulamıyorum
***
Ruhumu bırakıyorum ellerine
Huzura gözlerimi kapatıyorum
Sensiz geçen tüm günlerime
Uzun bir bölüm daha ekliyorum
***
Hiçbir şey yapamıyorum bugünlerde
Sensizliğe alıştırıyorum kendimi
Düşman gözlerin önlerinde
Ölüme bırakıyorum bedenimi…

HüZNüMüN RüZGâRLı YaNı




Kırgın durduğuma bakma, aslında bende her şey aynı. Hüzünlere olan bu bağlılığım, eskiden kalma. Hüzünler biraz daha sanki bana benziyor.
"Hiç değişmeyeceksin" diyor bir dostum. Bu söz, tarifi imkânsız bir mutluluk veriyor bana. Aslında yeni bir başlangıç için; yaşım ve rüzgâr müsait. Ama gerekli dermanı dizlerimde ve yüreğimde bulunamıyor. Yokuşları çıkarken yaşıma yakışmayan bir damla oluyor nefesimde. Bu darlıkta neyi değiştirebilirim ki? Yaşım daha küçük yüreğimden.
Ben aslında rüzgâr olsam, hep doğudan eserim.
Ben aslında, bir gün kapımın umuttan yana çalınacağına eminim.
Ben aslında, hayat ile hayali hep birbirine karıştırırdım.
Ben aslında anladım, cami avlusuna terk edilen kundaklı bir çocuktan bir farkım olmadığını.
Ben aslında anladım, hayatımın hep yamalardan ibaret olduğunu.
Ben aslında, cürmün kadar yer yakardım.

'Neyse' deyip toparlanmalıydım artık. Dökülen cümlelerimi, kırılan gençliğimi, darmadağın olan hayatımı anlamalıydım ve yeniden kalkabilmeliydim düştüğüm yerden. Bu kadar hassas olmanın vakti değildir artık.
Küçük yaralarımla uğraşarak kaybedecek vaktim yoktur. Zira hayatın tutunacak dalları vardı. Asılmalıydım ben de zayıf kollarımla hayata; sabrı öğrenmeliydim sıkca tutmalıydım bana uzanan elleri.

Değişmem zor aslında. Acılar hep aynı çünkü. Acılarım hep aynı…

Yine değişmeliyim, ey rüzgarlı hüznüm. Ne tarafa eseceğin belli değil, biliyorum. Biliyorum, denizi özlemem de kar etmez. Kim bilir belki masal olsaydı yaşadıklarım, bir umut olurdu hep Kafdağı'nın ardında. Ama masal değil yaşadığım, biliyorum.
Belki de oturup ağlayarak başlayalım değişmeye…
Oturup ağlayalım halime.

Belki tebessümlerimin bereketsizliği de terk eder beni böylece, kim bilir…