10 Eylül 2009 Perşembe

HüZNüMüN RüZGâRLı YaNı




Kırgın durduğuma bakma, aslında bende her şey aynı. Hüzünlere olan bu bağlılığım, eskiden kalma. Hüzünler biraz daha sanki bana benziyor.
"Hiç değişmeyeceksin" diyor bir dostum. Bu söz, tarifi imkânsız bir mutluluk veriyor bana. Aslında yeni bir başlangıç için; yaşım ve rüzgâr müsait. Ama gerekli dermanı dizlerimde ve yüreğimde bulunamıyor. Yokuşları çıkarken yaşıma yakışmayan bir damla oluyor nefesimde. Bu darlıkta neyi değiştirebilirim ki? Yaşım daha küçük yüreğimden.
Ben aslında rüzgâr olsam, hep doğudan eserim.
Ben aslında, bir gün kapımın umuttan yana çalınacağına eminim.
Ben aslında, hayat ile hayali hep birbirine karıştırırdım.
Ben aslında anladım, cami avlusuna terk edilen kundaklı bir çocuktan bir farkım olmadığını.
Ben aslında anladım, hayatımın hep yamalardan ibaret olduğunu.
Ben aslında, cürmün kadar yer yakardım.

'Neyse' deyip toparlanmalıydım artık. Dökülen cümlelerimi, kırılan gençliğimi, darmadağın olan hayatımı anlamalıydım ve yeniden kalkabilmeliydim düştüğüm yerden. Bu kadar hassas olmanın vakti değildir artık.
Küçük yaralarımla uğraşarak kaybedecek vaktim yoktur. Zira hayatın tutunacak dalları vardı. Asılmalıydım ben de zayıf kollarımla hayata; sabrı öğrenmeliydim sıkca tutmalıydım bana uzanan elleri.

Değişmem zor aslında. Acılar hep aynı çünkü. Acılarım hep aynı…

Yine değişmeliyim, ey rüzgarlı hüznüm. Ne tarafa eseceğin belli değil, biliyorum. Biliyorum, denizi özlemem de kar etmez. Kim bilir belki masal olsaydı yaşadıklarım, bir umut olurdu hep Kafdağı'nın ardında. Ama masal değil yaşadığım, biliyorum.
Belki de oturup ağlayarak başlayalım değişmeye…
Oturup ağlayalım halime.

Belki tebessümlerimin bereketsizliği de terk eder beni böylece, kim bilir…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder